28 Şubat'ın Tarihi Belgeleri Ortaya Çıktı!

MGK Genel Sekreterliği, 28 Şubat 1997 tarihli toplantının tutanaklarını Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
28 Şubat'ın Tarihi Belgeleri Ortaya Çıktı!
Kayıt Tarihi: 24.09.2013 06:20 - Son Güncelleme: 14.05.2024 19:43
YAZI
A
 

28 Şubat 1997’de Çankaya Köşkü’nde yapılan, 9 saat süren, tarihi kararların alındığı MGK toplantısında konuşulanlar, 16 yıl sonra ortaya çıktı. 28 Şubat 1997’de 15.00’de başlayıp 23.45’te sona eren tarihi zirvenin tutanakları, MGK tarafından 28 Şubat davasına bakan Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

İki hâkim tarafından incelenen konuşmalardan, davayla ilgili olanlar duruşma tutanağına kayıt edildi. Toplantıda, dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ve Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri, terör ve irtica konulu sunumlar yaptı. Toplantıya katılanlar ise sırayla şunları söyledi:

Dışişleri Bakanı Çiller: İrtica yeni bir olay değildir. Senelerin birikimi olan bir olaydır. Buna da müsaade etmek mümkün değildir. Cumhuriyetin tüm niteliklerini değiştirmek asla mümkün olmayacaktır. Anayasayı değiştirmek mümkün değildir. Bu hükümet icratıyla bu hassasiyet içinde olmuştur.

Bizim isteğimiz hem laik hem demokrat bir Türkiye’dir. Çare demokrasidedir. Bizim gayretimiz bunun içindedir. Kanunlara aykırı bir durum varsa biz bunu uygularız dıştan müdahaleler varsa (İran gibi) bunun da gereği yapılır, yapılmıştır da. Eğitim reformu gündeme gelecek ve 8 yıllık temel eğitim meclise gönderilecektir.

Dinin siyasallaşmasını yanlış buluyorum. Bunu hep söyledik. Din hiç kimsenin uhdesinde değildir. Bunun üzerinden oy avcılığı yapmak ülkeyi böler. Bu arada laikliği de dini de partizanlaştırmamalıyız, mezhepler üzerinden de partizanlık yapılmamalıdır. Özet olarak bu uzun senelerin birikimi olan bir olaydır. Biran da zecri tedbirlerle çözülmesi ters tepki yaratır. Bu konudaki çözümleri zaman zaman kurulda gündeme getirmek lazımdır. Bu konunun basın bildirisi uygun bir şekilde hazırlanmalıdır.

Kadın haklarından vazgeçmemek önemli, çağdaşlık laik demokrasiyle olur. Şeriat, laiklik konusunda kavram kargaşası mevcut, buna mani olmak lazım. Bu arada laikliği de siyasallaştırmamak, bazı gruplara mal etmemek lazım. Netice olarak din üzerinden değil, hizmet üzerinden siyaset yapılmalıdır. Biz hükümet olarak çıkardığımız kanun ve kararnamelerle hükümet protokolüne uyduk, laiklik aleyhine hiçbir kanun ve kararname çıkarmadık.

İçişleri Bakanı Meral Akşener: Biz, yeni atanan emniyet müdürlerine  talimatları verdik. Aynı şekilde gelecek haftalarda da valilerle bir toplantı yapıp dikkatlerini tekrar çekeceğiz, konuyu hassasiyetle, dikkatle takip edeceğiz.

Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan:  İrtica konusunda tedbirler alınırken samimi dindar kesim incitilmemelidir. Ortaöğretimde din ve ahlak ders programları gözden geçirilmeli, devlet idarecileri tarafsız ve dikkatli olmalı, adli ve idare reformlar yapılmalıdır.

Demirel’den uyarı

Cumhurbaşkanı  Demirel: 678 sayılı Din ve Vicdan Hürriyeti Hakkındaki Kanun da dinin siyasete alet edilmesini önlemek için çıkarılmıştır. 1982 Anayasası’nın dibacesinde kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı vurgulanarak yine dinin siyasete alet edilemeyeceği belirtilmektedir. Şimdi bu takdimde Genelkurmay’ın iddiası çok önemli bir beyandır.

İrticanın cumhuriyetin kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Bu çok önemli bir husustur. Devlet kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. Genelkurmay Başkanlığı takdiminde tedbirler de sıralanıyor, nedir bunlar? Savcılar ve hâkimler, kanunları eksiksiz ve istismarsız uygulamalıdır. İnkilap Kanunları, anayasanın 174. maddesindeki kanunlar uygulanmalıdır. 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır. Şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. O da kamuoyunda Kuran kursları, imam hatip okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya: Yasalar bilerek ihlal ediliyor. Bu cesareti de partili milletvekilleri, belediye başkanlarının hareketlerinden alıyorlar. Bunlara mani olmak için öncelikle hukuk uygulanmalı, partililerin söylemi ile eylemleri aynı olmalıdır.

Bu elimdeki kitapta sayın Erbakan’ın cihatla ilgili ifadeleri var. Buna göre parti organlarına gitmek cihat, zekâtı partiye vermek cihat, partiye yardım etmek cihat. (Başbakan Necmettin Erbakan, Erkaya’ya, “Bilen bilmeyen o kadar çok şey yazıyor ki, bunlar asılsız şeyler” diye cevap verdi.)

Sincan Belediye Başkanı’na parti sahip çıkıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Ukrayna’da laikliğe aykırı kitap dağıtıyor. Bayanlara para karşılığı tesettürlü kıyafet giydirilip Atatürk Bulvarı’nda dolaştırılıyor. (BB: bu hanımın ismini ve adresini verebilir misiniz) Belki olabilir eğer kendisi isterse. (Erbakan, Bu konuların üzerine gitmek lazım cevabını veriyor.) Bu konularda savcılara suç duyurusunda bulunmak lazım. Savcıların kendiliğinden harekete geçmesi lazım, milletvekilleri ve belediye başkanları şeriatı övüyor, şeriat din demektir diyorlar.

Ben Müslüman mıyım?

Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman:  Biz, AB’ye girecek kadar çağdaş mıyız, hiçkimse rejimin garantisi, laikliğin garantisi olamaz. Bu ancak anayasanın bu konudaki maddelerini koruyabilirsek geçerlidir. Yarın birileri gelip bu maddeleri değiştirir. Bunun garantisi olmaz.

Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal: Ben, muhafazakâr sayılacak bir aileden geliyorum. Kendime göre Müslüman olduğumu sanıyorum. Ancak bu olanları gördükçe kendi kendime acaba ben Müslüman mıyım diye sormak geliyor içimden şüpheye düşüyorum. Türk halkı Müslüman olanlar ve olmayanlar diye bölünmek isteniyor.

Genelkurmay Başkanı Karadayı: Bu takdim hazırlanırken benim tespit ettiğim maksat şu idi. Anayasalı rejimi işleterek demokrasiye sahip çıkmak. Çalışmamın maksadı budur. Demokratik sistem dışında arayışlar daima kaos olmuştur. 556 sayılı Kanun’da din istismarı yapmak vatana ihanet olarak kabul edilmiştir. Laiklik anlayışı budur, laiklik olmazsa demokrasi olmaz.

TÜRKÇE EZANIN HUŞUSU HALA KULAKLARIMDA

Laiklik ilkesinin bozulması Ezanın Türkçe okunmasından vazgeçilmesiyle başladı. Benim hâlâ kulaklarımdadır. Ezanın Türkçe okunurken duyduğum huşu ve heyecan. Yasaların adil uygulanmaması halkın ahlakını bozar, ahlaksız insanın dini olmaz. Bir cezaevine müdür atanacak, bir milletvekili birisine tavassut ediyor. Adamın sicili bozuk, bakanlık uygun görmüyor.

Milletvekili diretiyor, bu kişinin abdestinde ve namazında olduğunu söylüyor, adamın tayini oluyor. Din istismarına son vermek lazım. anayasanın 24. maddesi bağlayıcı. Sonra herkesin uyması gereken kanunlar var. Bunların uygulanması sağlanmalıdır. Bugün karşılaştığımız bu olaylar küçümsenerek, tedbir almakta geç kalınmamalıdır.

PKK hareketi de 1984 yılında yeni başladığında küçük görüldü. Bugünlere gelindi. Şeriat şimdi küçük görülmemeli eğitim ve öğretim Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş, devletin kontrolünde olmalı.

Bakın şu elimdeki fotoğraf normal Anadolu insanının kıyafetini gösteriyor. Benim çocukluğumda bizim evin avlusunda çekilmiş. Şu fotoğrafta bugün İstanbul sokaklarında çekilmiş. ‘Siyah çarşaflı kadınları gösteriyor’ Aradan geçen zaman içindeki farkı göstermesi açısından önemli. Ben 1961 ihtilalinin olacağını üsteğmen iken hissetmiştim. O zamanki gelişmeler bana bunu hissettirmişti. 1972 muhtırasından önce de ben kurmay binbaşı iken bunun olacağını tahmin ediyordum.

1982 öncesi olaylardan da nitecesini tahmin ediyordum. Çünkü biz bunları en alt kademeden itibaren, bölükten taburdan itibaren aldığımız raporlardan çıkarıyoruz. Bütün bunlar toplanıyor ve bir netice çıkarılıyor.

Bugün bazı dedikodular çıkarılıyor, benim kuvvet komutanları ile aramda anlaşmazlık olduğu yolunda. Silahlı Kuvvetler, emir komuta birliği içinde olayları değerlendiriyor ve buraya getiriyor. Bunlara çare bulmak lazım, ülke güvenliği ve selameti açısından bu şarttır.

Bildiriyi dikkatli hazırlayalım

Başbakan  Erbakan: Önce Sayın komutanların samimi ifadeleri ve bu takdimleri hazırlayan MİT Müsteşarlığı, Genelkurmay temsilcilerine çok teşekkür ediyorum. Burada herşeyi açık kalplilikle yüz yüze konuşma fırsatını bulduk, çok faydalı oldu. Şimdi dünya daha çok dine önem vermeye başladı. Önceki devirlerdeki materyalist anlayış yerini yavaş yavaş güçlü manevi anlayışlara bırakıyor. Bu açıkça görülüyor. Laiklik Müslümanlığa en uygun bir kuraldır.

Bizim yapmamız gereken şey insanlara aydın, çağdaş Müslümanlığa öğretmektir. Çocuk Müslüman oldukça, dinini öğrendikçe, vatanını devletini daha çok sever. Bazı insanlar dini istismar ederek devlete karşı geliyorlar.

Bu konuda tedbirler alırken işin aslına inmek lazım, halk bir şeye karar vermişse ona güvenmeliyiz, onun kararına kararına saygılı olmalıyız. Yoksa halk partisi zihniyeti, laikliği din düşmanlığa anlayışı hakim olur. Gerçek laiklik nedir? 1949 yılında kabul edilen kanunda yazılı. Konuya ilim ve akıl ile yaklaşılmış. Yobaz zihniyetten ülke zarar görür.

Demokrasi ve laikliği korumak için tedbirleri almalıyız. Bunun için insanlara dinini öğretirken vatanı, milleti, demokrasiyi, devleti sevecek insan yetiştirmeliyiz. Ancak bugünkü basının baskısıyla bu tedbirlerin alınması zor.

Görüyorsunuz bu Hükümetin ekonomik alanda aldığı tedbirlerle ulaştığı başarılar gözle görülür hale geldi. (Bu konuda kartlara çizilmiş ekonomik göstergeleri ifade eden grafikler gösterildi.) Şimdi bugün orada bunları görüştük. Dışarıda buradan çıkacak kararları bekleyen basın mensupları var. Bunlar bu konuyu iyice abarttılar. Bunun için basına verilecek bildiriyi dikkatle hazırlayalım. Millete Avrupa’da, dışarıda endişe uyandıracak bir hava vermeyelim.

Hava Kuvvetleri Komutanı İlhan Kılıç: Teokratik düzende her şey Allah’ın emirlerine göre yürütülür. Demokrasilerde ise yürütme erki hükümettir. Hükümetler Allah’ın yeryüzünde temsilcisi olmadığına göre demokrasi dinle nasıl bağdaşacak?

Çiller: Şeriat deyince Anadolu’da din anlaşılıyor. Onun için bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Bizim uygulamamız Medeni Kanun, çağdaş hukuk.

Demirel: Burada tartışılan konu siyasi değil, güvenlik siyasetidir, güvenliğe ilişkin tehditlerdir. Siyasi yer Bakanlar Kurulu’dur. Şimdi bu konu yeterlice tartışılmıştır. Önce basın bildirisini mi kararlaştıralım yoksa kararı mı?

Erbakan: Şimdi 9 saatlik yoğun bir çalışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olarak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz, onun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım.

Karadayı: Bunu 10 dakikada tamamlarız, yarına kalmasına gerek yok.

Erbakan: Bu gibi şeyler ayaküstü olacak işler değil, biz bunu bizim önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz. Onun için bunu yarın inceleyelim.

Demirel: Biz bunu yarına bırakalım, metin üzerinde bazı rötuşlar da yapmak mümkün. İmam hatip okulları ve Kuran kursları kapatılıyor imajını da yaratmayalım. Bu gibi yerleri Genel Sekreter yeniden düzenleyip yarın Genelkurmay Başkanı ve Başbakan’la görüşür neticelendirirsiniz. Bunu öyle yapalım.

Karadayı emir verdi

28 Şubat davasında dün savunmasını yapan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın 28 Şubat’taki MGK toplantısında alınan kararlar çerçevesinde hükümetin kararlarını ve alınacak önlemlerle ilgili hususların takip edilmesi talimatını verdiğini söyledi. İrticanın bir rejim sorunu olarak algılanmasını askerin yaratmadığını ifade eden Bir, “TSK’dan önce zaten MİT ve emniyet bu konuda harekete geçmişti” dedi.

Milliyet'in haberine göre, 28 Şubat kararlarının Bakanlar Kurulu’nda görüşüldüğünü ve 14 Mart 1997 tarihli direktifle uygulanmasının emredildiğini söyleyen Bir, buna ilişkin ilk somut uygulamayı dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’in 28 Mart 1997 tarihli genelgeyle yaptığını anlattı. Eski PKK’lı Şemdin Sakık ile bazı gazetecilerin andıçlanmasını da kabul etmeyen Bir, “Sakık ifadesini değiştirdi” dedi.

Bir, Sincan’da tankların yürütüldüğünü de olay günü sabahında Karadayı’dan öğrendiğini söyledi. Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan, MGK’dan mahkemeye gönderilen 28 Şubat 1997 yılında yapılan toplantıya ilişkin tutanakları hatırlatarak, “Dava maddi unsurları itibariyle çökmüştür.

Erbakan, MGK’daki kararları, ‘bugün değil, yarın imzalayım’ diyor” dedi. Sanık Çetin Dizdar’ın avukatı Ulvi Tunç da, MGK tutanaklarıyla davanın temelinin ortadan kalktığını ve bu çerçevede davanın düşürülmesini istedi.

Erbakan imzaladı mı?

Tarihi 28 Şubat kararlarına Erbakan’ın imza atıp atmadığı bugün bile tartışılıyor. TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre, Erbakan, MGK’nın 406 sayılı kararını imzalamıyor. Ancak MGK toplantısından bir gün sonra, MGK “Basın Bildirisi” ile beraber, 406 sayılı Kararın 18 maddeden oluşan “Gizli” eki de basına açıklanıyor.

Erbakan da 406 sayılı kararı, toplantıdan 5 gün sonra imzalıyor. Ancak rapora ve Milli Görüş hareketinin içinde yer alan siyasilere göre, Erbakan’ın imzaladığı belgeler 28 Şubat kararları değil ve imzalanan maddelerin altına “Bakanlığınız tarafından değerlendirmesi” ifadesi yazılıyor.

Buna göre, Erbakan’ın sadece Bakanlar Kurulu ve TBMM’ye gönderilecek belgeleri imzaladığı, MGK’dan sonraki 2 ay boyunca Bakanlar Kurulu toplanmadığından, imza atılan bu maddelerin de uygulanmadığı savunuluyor. Diğer taraftan, dönemin komutanları ve bazı yazarlar, Erbakan’ın kararların alındığına yönelik imza attığını, kararların bir bölümünü de imzaladığını savunuyor.

Milliyet

ETİKETLER:
Nöbetçi Eczane

Kategorideki Diğer Haberler