Dileyen Kim Allah mı İnsan mı?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 08:59
YAZI
A
 Doğru yoldan sapan insan, kendisi mi sapmıştır yoksa Allah mı onu saptırmıştır? Dini ilimlerle uğraşan kişilere en çok sorulan sorulardan birisi de budur.

Bu soruya, hem kulun hem de Allah’ın iradesinin etkinliği dikkate alınmaksızın tek yönlü cevap verilirse, işin içinden çıkılmaz başka soru ve sorunlar ortaya çıkar.

Mesela, “Doğru yoldan sapan, bizzat insanın kendisidir, Allah’ın bunda dahli yoktur” derseniz; Yaratıcı kudretin külli iradesini yok saymış olursunuz. Buna mukabil, “İnsanı doğru yoldan saptıran Allah’tır, insanın bunda dahli yoktur” derseniz; o zaman da insanın özgür iradesini yok saymış olursunuz.
***
Hidayetin sadece Allah’tan olduğu şeklindeki yaygın inanç, İslâm kültüründe baskın bir geleneğe sahip olduğundan, nedense insan iradesi hep gölgede kalmıştır. Oysa, imtihan dünyasında insan iradesinin rolü, asla göz ardı edilemeyecek kadar güçlü ve önemlidir. Çünkü, insan bununla sınanmaktadır. (O, ölümü ve hayatı,hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için yaratmıştır.”(Mülk/2).

Peki, hidayet ve dalalette (veya herhangi bir davranışta), hem insanın hem de Allah’ın iradesi, nasıl müştereken rol oynar?

Bu soruya en sağlıklı cevabı, yine Kur’an ayetleri vermektedir.
“Hiç şüphe yok ki Allah, (sapmak isteyenin) sapmasını diler ve (hidayet isteyeni de) doğru yola yöneltmeyi diler.”(Fatır/8)

Buradaki sapma (dalalet) ve doğru yolu bulma (hidayet), hem kişiye hem de Allah’a nispet edilebilir. Bu durumda ayetteki “dilemek” fiili; hem “dileyene” hem de “dilediğine” şeklinde tercüme edilebilir. Arapça gramer yönünden de buna bir engel yoktur.

Bir ayet, birden fazla anlama gelebiliyor ve bu anlamlar arasında da bir tezat oluşturmuyorsa, o ayeti anlaşılabileceği anlamlar üzerinden anlamak doğru olur. Yukarıdaki ayette de bu durum mevcuttur.

“Dileme” fiili, insan için de söz konusudur, Allah için de... Dolayısıyla, bu iki anlam arasında bir çelişki yoktur. Çünkü Allah Teâla, hem sapma hem de doğru yolu bulma imkânını insana vermiştir. Dileyen iman eder, dileyen inkâr eder.(Bkz:Kehf/29)
***
Dikkat edilirse, insana seçme yeteneğini ve iradesini özgürce kullanma yetkisini veren, yine Allah Teâla’dır. İnsan ise, Allah’ın verdiği bu imkan ve yetkiyle iradesini kullanabilmektedir. Öyleyse, Allah’ın iradesi her hâlükârda vardır ve hep etkindir. İnsan, doğru yoldan sapsa da, hidayeti bulsa da, Allah’ın iradesi dışına çıkmış olmaz.

Hidayet ve dalaletin doğrudan insana izafe edildiği ayetler, bu konuyu daha da anlaşılır kılmaktadır. (Bkz.Yunus/108; İsra/15; Tâhâ/82; Neml/92 ve Zümer/41 gibi.)

Söz konusu ayetlerde, dalalet ve hidayet insanın sadece kendisine izafe edilmiş olsa da, Kur’an ayetlerinin bütünlüğüne bakıldığında, Allah’ın mutlak ve küllî iradesinin dışında hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği ortadadır.

Sonuç olarak, Allah’ın dilemesi, insanın dilemesine göre tecelli etmektedir. İnsan, Allah’ın kendisine ikram ettiği özgür iradesinden dolayı O’na şükretmeli, bu özgür iradesini de güzel davranışlarla taçlandırarak O’nun rızasını kazanmalıdır. Aksi durum, iradeyi kötüye kullanmak olur ki, bu da sorumluluk ve cezayı gerektirir.

ETİKETLER:

Mehmet Emin PARLAKTÜRK

Mehmet Emin PARLAKTÜRK

Yazarın Diğer Yazıları