Bir mümini anlamak

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 05:48
YAZI
A
 O, bugün TBMM'ye başörtülü olarak girecek olan bayan milletvekillerinden biri. Sevde Bayazıt Kaçar.Kahramanmaraş milletvekili, benim hemşehrim. Hacca gidip geldi, orada örtünen ve örtünme kararını bundan sonraki hayatında da uygulamaya karar verenlerden.

Dün onun, AA'ya verdiği demeci okudum. Hac ikliminde yaşadığı duygu dünyasını paylaşmış. Ben onun sözlerinde, bir müminin kalbi kıvamını gördüm ve bu kalp iklimini tatmin edecek özgürlük çerçevesinin ne olması gerektiğini düşündüm.

Bakın işte şunları söylüyor Sevde Hanımefendi:

"Allah'ın huzuruna çıkıyorsun ve orada 'Sen teksin, büyüksün, senin huzuruna geldim, affeyle, bundan sonra senin emirlerine uyacağım' diye söz veriyorsun. Bunun aksi yönde devam etmek çok zor, olmaz. Orada söz verdik, tövbe ettik, buraya geldik, sözümüzü yerine getiriyoruz.

Daha önceki halimi hatırlamıyorum bile. Orada bizi tekrar formatlıyorlar, resetlendik geldik. Geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Şu anda bile bazen, 'ay saçım mı gözüküyor' diye elim kafama gidiyor ama düşününce önceden hepsi açıktı.

Yeni hayatımı çok kolay benimsedim ve de bundan dolayı çok mutluyum. Daha önce kendime güvenim daha azdı ama şimdi kendime daha çok güvendiğimi hissediyorum."

Ne diyeceksiniz?

Kendisi ile Yaratan arasındaki alakayı böyle bir duygu ikliminde idrak eden bir insana ne diyeceksiniz?

"Resetlendik, geldik."

Bu Arafat'ın insana kazandırmak istediği şeydir. Dünyadan soyunup, mahşer iklimine varmak ve gelmektir Arafat.

"Lebbeyk" demektir. "Çağrına uydum geldim Rabbim!"

"Senden başka Tanrı yok" demektir.

Hac Arafat'tır.

Arafat vakfedir. Duruştur. Yaratan karşısında duruştur. Bunun farkına varmaktır.

Yaratan'a "Sen teksin, büyüksün, bundan sonra senin emirlerine uyacağım" demektir. Sözleşmedir.

Arafat'ı bu anlamda yaşarsanız haccı gerçek anlamda "idrak" etmiş olursunuz.

Bu idrak ile döndüğünüzde de resetlenmiş, yeniden formatlanmış bir hayatla yola çıkarsınız.

Aslında insan, günde beş vakit, namaz için Rabbin huzuruna durduğunda da böyle bir yeniden formatlanmayı, resetlenmeyi ve yola yeniden çıkışı yaşayabilir. Çünkü her namaza girerken de insan Yaratan'a yönelip" Sen en yücesin. İşte huzurundayım. Sana bağlılık ahdimi bir kere daha yeniden ifadeye geldim" der.

İdrak ederse böyle der, etmezse eğilip kalkıp camiden çıkar ya da Hicaz bölgesinde bir seyahat gerçekleştirmiş olur.
 
Türkiye zorbalıktan kurtulacak
 
Sevde Hanım, başörtüsü ile Meclis'e girmekle Yaratan'ın kişi hayatına çizdiği çerçeveden birisini yaşamış olacak. Ama Türkiye'de bir Müslüman hanımefendi için bu İslam görünürlüğünün ne kadar çetin bir sınava denk düştüğünü, şu son 30 yılı yaşayanlar çok yakından bilirler. Bugün bile ve bugün bir milletvekili için bile çetin sınav niteliği taşıyan bu iş, geçmişte, üniversite kapılarında genç kızlar için nasıl bir cendere niteliğindeydi, düşünmek lazım.

Ama kişinin Rabbi ile ilişkisinin önüne çekilen seddin nasıl tahrip edici bir nitelik taşıdığını görmek için de Sevde Hanımefendi'nin şu mümin profilini görmek yeterlidir.

Denebilir ki:

-Senin bu duygu yoğunluğun bizi hiç ilgilendirmez. İstersen en derin işkenceye maruz hisset kendini, bizim laik şablonumuz her türlü kutsalın üstündedir.

O zaman da sisteminiz ancak "zorbalık"la tanımlanır. Türkiye işte bu zorbalıktan kurtulma mücadelesi veriyor ve kesin olan şu ki bu mücadele kazanılacak.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları