Mısır karşısında durduğunuz yer

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 06:28
YAZI
A
 

"Konuşmama hakkına sahipsiniz, söylediğiniz her şey aleyhinize delil olarak kullanılabilir."
Amerikan polisinin bu uyarısı, tam da bugün Mısır hakkında söz söyleyecekler için geçerli gibi görünüyor.

Darbeye gerekçe oluşturacak her söz, söyleyenin siciline işliyor.
Bakın daha şimdiden ABD'nin "darbe" teşhisini koymaması da, AB'nin zımni onayı da kayda geçmiş bulunuyor.

Bakın daha şimdiden Suudiler'in Mısır ordusunu kutlaması da, BAE'nin askerin tayin ettiği cumhurbaşkanına yönelik tebriki de kayda geçmiş durumda.

Bakın daha şimdiden Suriye'nin, Beşşar Esed'in duruşuyla AB'nin, Avrupa'daki birçok ülkenin-liderin duruşunun birbiriyle örtüşmesi ayıp hanesinde yan yana düştü bile.

Bu dönemde "Gördünüz mü sandık her şey değilmiş" gibi bir söz varıp, darbe gerekçesinin kallavi bir cümlesi haline gelebiliyor.

"Mursi de şunu şunu yapmasaydı, İhvan da çok ileri gitti, herkesi İslamlaştırmaya kalktı"diye cümle kurmaya başlayanlar, böylece Türkiye'ye de mesaj vermeyi aklından geçirenler, üstelik bunu Meclis ortamında yapanlar darbe yardakçısı hükmünü yiyip, tarihin çöplüğüne atılabiliyor.
Bu dönemde, halk hareketleri ile asker iradesi arasında ilişkiler kurulması varıp, 27 Mayıs'ın, 28 Şubat'ın provokasyon halkasına monte oluveriyor.

Bu dönemde, Tahrir'de ordu müdahalesi için havai fişek patlatmak da utanç verici bir darbeciliğin göstergesi olurken, buradan, Taksim'den Tahrir'e selam yollamak da darbe rüyası görmüşlüğün tipik misali oluveriyor.

Doğru okumak

Evet, bu dönemde nerede durduğunuza da bakmanız lazım, neyi nasıl söylediğinize de...
Tarihi doğru okumak lazım.
İslam dünyasını doğru okumak lazım.

İslam dünyasının 100-150 yıldır karşı karşıya bulunduğu edilgenliği, tarlalarının sürülmüşlüğünü, sistemlerinin, kadrolarının, sınırlarının, dış ilişkilerinin emperyalistlerce tanzim edilmişliğini doğru okumak lazım.

İslam coğrafyasında çıkarı bulunan uluslararası güç odaklarının oyunlarını doğru okumak lazım.
İslam dünyasının mevcut edilgen formattan kurtulmaması ve sömürü düzeninin devam etmesi için hâlâ nasıl kumpaslar kurulabileceğini görebilmek lazım.

Müslümanların birbirine doğru bakmasını sağlamak lazım.
Müslümanların birbirine karşı mezhep, etnik aidiyet farklılaşmaları sebebiyle kıyıcı biçimde kullanılışını görmek lazım.
Sonunda tüm İslam coğrafyasının kaybettiğini görmek lazım.

Türkiye yaşadı bu fasit daireyi

Mısır örneğine doğru bakmak lazım. Milyonların milyonlara karşı kullanılması hadisesine ve bundan kimlerin çıkar sağladığına bakmak lazım.

Türkiye son 60 yıl içinde beş kere yaşadı bu fasit daireyi.
Herkes yeniden okumalı 27 Mayıs'a, 12 Mart'a, 12 Eylül'e, 28 Şubat ve 27 Nisan'a nasıl gelindiğini...
Adnan Menderes gibi karınca incitmez bir insandan, kıyma makineleri yalanıyla nasıl diktatör çıkarıldığını ve sonunda canının alındığını...

12 Eylül'de darbe zemininin nasıl hazırlandığını...
28 Şubat'ta Fadime Şahin-Müslüm Gündüz-Aczmendi provokasyonlarıyla nasıl zihinleri talan ettiğini...

Bütün o süreçlerde, çarpık roller içine düşüp de sonradan o utancı unutturmaya çalışanların dramatik halini herkes bir kere daha düşünmeli.

Mısır örneğinde bütün İslam dünyası, büyük bir dramı seyrediyor.
Laik-liberal aydınların önemli bir kısmı kafa karışıklığını oynuyor olsa da Türkiye, hükümet planında, bütün bu acılar meşherinden geçmiş olarak en doğru tavrı sergilemiş bulunuyor.

ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları