Çekilme meselesi

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 03:51
YAZI
A
 Silahlı gruplar çekilsin ama nasıl çekilsin?

Buradaki asıl soru şu:

-Acaba Türkiye'de ne kadar PKK militanı var? Bunların kaydı var mı? Öcalan "Çekilin" dediğinde bunların ne kadarının çekileceğini kim bilecek? Bunlar, ellerinde silah, gruplar halinde mi çekilecek? Mesela şu anda, herhangi bir eylem yapılmıyor. Dolayısıyla, sanki "sıfır PKK'lı" var gibi bir görüntü hakim.

Bir bilgiye göre devletin elinde 300 kişilik bir grubun suç kaydı bulunuyor. Yani devlet denetlese denetlese 300'ünün çıkışını denetleyebilir.

Kimin ruhu duyar?

Peki geriye kalanlar?

Onlar silahları bıraksa, bir yere gömse, sanki hiç silah kullanmamış gibi olmayacak mı?

Devletin elinde içeride dağda ya da Kandil'de bulunanlara dair bir liste var mı? Bilinen beş on kişi dışında onlar, gelip gittikleri dağ yollarından ülkeye girse ve ailelerinin yanına dönse kimin ruhu duyar?

Ama galiba hesaplar farklıydı.

"Sınır dışına çıkma" işi, statüyü devlete empoze etmenin, belki "Akil Adamlar"ı, Amerika'yı, Kuzey Irak'ı işin içine sokmakla, konuyu uluslararası boyutlara taşımanın aracı haline dönüştürülecekti.

Nevruz öncesinde Selahattin Demirtaş Öcalan'dan "Bu bir isyandır ben de bu isyanın lideriyim"sözünü naklediyordu. Sadece bu 7 kelimelik cümle bile, bir yığın statüyü ifade ediyordu. Önce "terör"dediğiniz şeyi, "isyan" diye tanımlayacaktınız, sonra "terör örgütü lideri" diye tanımladığınız kişiyi,"isyan lideri" olarak görecektiniz, sonra bunu bir halka izafe edecektiniz, yani "Kürtler'in isyanı" olarak görecektiniz, sonra buradan "Kurtuluş mücadelesi"ne oradan "Gerilla"ya gelecektiniz.

Öcalan'ın Nevruz mesajı, başka bir havayı getirdi.

Eğer içselleştirilerek kaleme alınmışsa, bu mesaj, ilk değerlendirmemde de ifade ettiğim gibi, Türkiye'nin AK Parti tarafından da seslendirilen bölgesel-küresel vizyonu ile örtüşüyordu.

Şu veya bu toplum kesiminin talepleri ise, barış ortamında, en geniş özgürlükle seslendirilebilirdi. "Kürt siyaseti" söz konusu olduğunda da bugün Öcalan'ın durduğu noktadan daha uç teklifleri olan kişiler vardı.

Zihniyet rotasyonuna ihtiyaç var

Öcalan'ın Nevruz mesajı ile sergilediği profil, "Akil Adam" diye ismi konuşulan birçok kişiden daha yerli ve makul duruyor.

Mesela Cengiz Çandar kendisine sormalı:

-Paradigma değişikliği devlette mi var, Öcalan'da mı? Neşe Düzel'e söylediği "Erdoğan'la Öcalan stratejik vizyonda buluştu" değerlendirmesi, Erdoğan'ın vizyonuna uyum anlamında mı doğru,Öcalan'ın vizyonuna uyum anlamında mı?

Ben, bundan sonra asıl "Akil Adamlar" dediğimiz dünyada bir zihniyet restorasyonuna ihtiyaç bulunduğunu düşünüyorum.

"Çekilme" olayı aslında "statü" hesabı devreye girmezse çok sancısız olabilir.

Başbakan açıkça, devlette herhangi bir suç kaydı olmayanların silahı bırakıp ailelerine dönebileceklerini ve kendilerine hiçbir takibat yapılmayacağını söylüyor.

Sorun, suç kaydı olanlarla ilgili olarak ortaya çıkabilir.

Anlaşılıyor ki barış süreci ilerledikçe ve derinleştikçe, ülkede iklim değiştikçe, onlar için de iyileştirici çözümlere gidilecek.

Yeter ki suç kaydı olanlar, ötekileri rehin gibi tutmasın.

Bu mesele konuşulurken, "PKK'nın boşalttığı yere kim yerleşecek" sorusunun sorulması da, "statü"vehminden başka bir şey değildir. Bundan böyle bu ülkede her yer herkesindir, özel kurtarılmış bölgeler yoktur.

Silahlı hormonlanma bitmiştir. Ülkenin her yerine ve her insanına, her türlü siyasi çizgi kendini sunabilir, destek veya onay isteyebilir. Sıra Öcalan'ın hormonlu yapıdan çıkmasına gelmiştir.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları