Gül'ün hayati uyarısı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 04:41
YAZI
A
 "Biliyoruz ki Ortadoğu'nun yeni şartları PKK'yı eskisinden daha güçlü hale getirdi.

Niye o gücü bırakıp, Kandil'i terk edip herhangi bir Avrupa ülkesinde önemsiz bir adam olarak yaşamaya devam etsinler ki..."

Bu ifadeler ne yazık ki, PKK mutfağında pişmiş bir ürünün servisi değil. Altında ne Karayılan'ın ne Öcalan'ın ne Demirtaş'ın ne de Kışanak'ın imzası var.

Bu cümleleri, Milliyet yazarı Mehmet Tezkan kurmuş.
Tabii ki Mehmet Tezkan'ı PKK'lı diye suçlamıyorum ama PKK mutfağında pişen kırıntıları tüketen o kadar insan var ki şimdi piyasada, o da kendi sütunu ile o tüketim zincirinde rol almış.

Şimdilerde iş, "Acaba şu anda kim güçlü ve masaya şartları kim koyacak" noktasında toplanıyor ve müzakerenin istikameti ona göre tayin ediliyor.

Sürecin, Ortadoğu'da Türkiye'nin alanının daraldığı ve bu dar alanda güçlendiği farz edilen PKK'nın lütfu ile geliştiğine inanırsanız, iş silah bırakmaya falan gelmez, "Önce şu şu maddeler görüşülmeli"ye uzanır.
O zaman Başbakan'ın Nijer'den "Silahları bıraksınlar ve ülke dışına çıksınlar" sözü, sanki işi yokuşa sürmek gibi değerlendirilir.

Ya şu hesaba ne demeli?

Ama bir de öteki tarafı var işin: Ortadoğu'da tayin edici güç haline gelen bir Türkiye, içeride silahlı örgüte büyük darbeler vuran Türkiye ve KCK örgütlenmesini nefes alamaz hale getiren bir Türkiye...
Nerede "Eskisinden daha güçlü hale gelen PKK?"

Ya, o işi başlatan adam, yani Öcalan, "Artık tıkandık, bu işin sonu yok. Devlet isterse ve kendi iç insicamını sağlayarak meseleye el koyarsa, örgütün işi bitiktir. Bir yılda dağda 1450 kişi ölmüşse, ölüme daha kaç bin kişiyi göndereceğiz" demişse ve ülkenin en tepe yöneticilerine "Gelin bu işi bitirelim, ben de yardımcı olayım" gibi, yakalandığı zamanlara benzer bir mesaj göndermişse...
Ve ötelerde "Kürtçülük" oynayan birileri olaya Fransız kalmışsa...

Bir yandan, kutsayarak geldikleri adamın hamleleri karşısında itiraz edememek, diğer yandan "Ne olup bitiyor"un cevabını verememekten dolayı kıvranmaya başlamışsa...

Gül'den "Rol alanlar" vurgusu

Dün Cumhurbaşkanı Gül, ince dokunuşlarla çok önemli uyarılarda bulundu. Şu sözlere alıcı gözle bir kere daha bakın:

"Şimdi şahit olduğunuz yeni bir çalışma var.
Rol alanlar ne yapmaları gerekiyorsa onu biliyorlar.
Dürüst davranır ve yapmaları gerekenleri yaparlarsa o zaman bu acılar sona erer.
Devlet olarak amacımız Türkiye'nin önündeki bu büyük konuyu yok etmektir.
Rol alanlar ne yapmaları gerekiyorsa onu biliyorlar" cümlesinden ne anlaşılmalı?
Bir "Rol alanlar" var bir de "ne yapmaları gerektiği" boyutu var.
Ve devlet var.

Benim anladığım şu:
Devlet süreci güdüyor. Birilerine "rol" verildi, "rol" alanlar içinde Öcalan var, Öcalan'la o cenahta ilişki kuranlar var...

Onlara ne yapmaları gerektiği de bildirildi.
Onlara düşen de "dürüst davranmak ve samimiyet testi"nden geçmek.
Şu cümlelerini de okuyalım Sayın Gül'ün:

"Devletin kurumlarına herkesin güvenmesi gerekir.
Bizim birliğimiz, bütünlüğümüz hiçbir zaman tehdit altında tutulamaz.
Bugünkü bölgemizdeki olaylar maalesef bazılarını yanlışa sevk edebilir, bazıları bunu fırsat olarak görebilir. Bölge ülkeleri bundan sonra da terör örgütlerini taşeron olarak kullanmak isteyebilirler.
Herkesin aklını başına alması ve düşünmesi lazım.

Acılar dinsin istiyorlarsa üzerine düşeni yapması lazım."
Evet, herkesin "üzerine düşen" var ve samimiyet testi tam da bunların yapılıp yapılmamasında... Yanlış güç değerlendirmeleri yapmak kimseye hayır getirmez.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları