Genleriniz isyan eder

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 08:03
YAZI
A
 -Çocuğunu evde bırakıp giden ve sonuçta çocuğun açlıktan ölmesine yol açan kadını "Canavar anne" diye manşetlere çektik değil mi?

Neden çektik?

Evlilik dışı ilişki sonucu hamile kalmış, çocuk dünyaya getirmiş bir kadındı değil mi o?

Özgürce yapmıştı her işi.

-Tanınmış bir kadın şarkıcı, yönettiği programda konuğunun kucağına oturunca tüm internet siteleri "Bu kadarı da olmaz" diye isyan etti değil mi?

Neden isyan etti?

Çağdaş kadın ve erkeğin özgürce davranışı değil miydi bu?

Sabahları 08.00-09.00 arasında İstanbul çevresine yayın yapan (96.8) Erkam Radyo'da "Medya ve Gündem Analizi" başlıklı bir programa katılıyorum. Önceki günkü programda Ayşe Arman'ın (Hürriyet) ve Ezgi Başaran'ın (Radikal) yazılarından bazı aktarmalar yaptım.

Akşam eşim onları naklettiğim için beni eleştirdi. "Bu "kötü" ifadeleri halka taşımak doğru değil dedi. Kötülüğü çoğaltmış oluyorsunuz."

Kötü ifadeler... Kadınların-erkeklerin başına buyruk bir cinsellik yaşamaları ile ilgiliydi. Ayşe Arman'ın dünkü yazısında da okuyucu mektupları tarzında vardı benzeri uçuk ifadeler. Onları burada da nakletmek istemiyorum. İşte onlar isyana yol açıyordu.
 
Manşet olsaydınız
 
Şöyle düşünüyorum:

Hürriyet ya da Radikal, o sütunlara yansıyan "yaşam tarzı örnekleri"ni manşete çekseler nasıl bir toplumsal tepki ile karşılaşırlardı, hiç hesap edilmiş midir acaba?

Başbakan bir şey söylüyor, manşet oluyor ve ardından bir dünya itiraz geliyor.

İtiraz edenlerin de bir yaşam tarzı konseptleri var, bir yerde her şey serbest olsun gibi bir konsept bu -ki onları bu sütuna taşımaktan okuyucularımı düşünerek kaçınıyorum- evet işte onları manşete çeksek nasıl bir toplumsal tavır söz konusu olur?

Dün, Mümtazer Türköne yazmış, Başbakan'ın duyarlılığı toplumun yüzde 90'ınca paylaşılır, itirazlar yüzde 10'da kalır diyor.

Başbakan'a politik tavır koymak toplum zemininde bu kadar abese sığışmak anlamına geliyor.

Şunu söylemek mümkün:

Başbakan bu tür hassasiyetleri devlet tavrı olarak ve zorlayıcı yasalarla çözme boyutunda değil, evet bir anne baba hassasiyeti-şefkati içinde ele alıp, toplum önüne koysa, bana göre çok daha kolay alıcı bulur ve bence de üzümü yemek çok daha kolay olur.

Ben bu tür konularda Türkiye'nin medeniyetler buluşması çerçevesinde evrensel bir mesaj üretebileceğini de düşünüyorum.

Başlığa "Genleriniz isyan eder" diye yazdım. Bir anlamda, insan tabiatından, fıtrattan, insanın doğasından, nasıl derseniz deyin, ondan bahsediyoruz.
 
Doğru dil üretmek
 
Hiç anne baba olmayanlar ya da kendi çocukları üzerinden değil başkalarının çocuğu üzerinden tasarrufta bulunanlar, biraz bonkörce söylem oluşturabilirler. Başbakan, insana ilişkin hassasiyetlerini kaybetmemiş bir devlet adamı hüviyetinde, anne babaların duyarlılığını da yüklenerek geleceğe karşı sorumluluk duygusu ile hareket ediyor. Belki bir iletişim probleminden söz edilebilir.

Ama Başbakan'ı, mesela çok da modern bir insan olan Reha Muhtar'ın anladığını görüyoruz. Diyor ki: "İki kızım var, ben onların böyle karma evlerde kalmalarını istemem."

Dün, olayın tam göbeğinde yaşayan, yani 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçineryazmış:

"Kimse fark etmiyor belki ama her ile dağılmış olan üniversitelerde yarının ahlak anlayışı, toplum yapısı ve kültürü oluşuyor."

Ne büyük bir hadise bu.

Tamam, Başbakan bir ucundan tuttu hadisenin, diyelim yanlış tuttu, peki diğer liderlerin, üniversite yönetimlerinin, sosyal bilimcilerin bir derdi olmamalı mı geleceğin ahlak anlayışı, toplum yapısı ve kültürü üzerine?

Bence Başbakan, insanın insan yanına sahip çıkıyor. Bence sorun bunun dilini doğru üretmekte ve politik kamplaşmaya imkan vermemeye itina ederek bunun herkesin sorunu olduğunu anlatabilmekte.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları