Devlet Başkanına Hakaret Eden On Altı Yaşındaki Çocuk Tutuklanır mı?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 22:34
YAZI
A
 On Altı yaşındaki liseli bir genç aktif siyaset yapıyor ve bir konuşmasında devlet başkanına hakaret ediyor. Mahkemeye çıkartılıyor, tutuklanıyor…

Birileri bunu protesto ediyor, 16 yaşındaki bir öğrenci tutuklanamaz diye bağırıyor.

Başkalarının fikir ve görüşlerine karışmam ama lise çocuklarının siyasete karışıp cumhurbaşkanına hakaret etmesini hiç mi hiç doğru ve ahlakî bulmam. Her şeyin bir haddi hududu vardır, Türkiyedeki yıkıcı ve olumsuz siyasî kavgaların içine okul gençliğini sokmamak gerekir.

Şu anda bazı liselerde (hepsinde değil) öğrencileri kışkırtmak için sinsi ve hummalı bir faaliyet var. Önümüzdeki baharda yüz binlerce liseli genci, onların yanında yine yüz binlerce üniversiteliyi sokağa dökmek istiyorlar. Eski Gezinin yüz mislini sahneye koyma hazırlığı içindeler. Gençliği alet ederek sivil darbe yapmak istiyorlar.

27 Mayıs 1960 askerî darbesinden önce de böyle yapmışlardı. Darbe başarılı olduktan sonra bir İstanbul gazetesinde şu manşet yayınlanmıştı: “Düşük iktidar (Adnan Menderesin Demokrat Parti iktidarını kasd ediyor) öldürdüğü üniversiteli gençlerin cesetlerini fabrikalarda gübre yaptırmış!..”

Seçimle gelmiş iktidarı her ne bahasına olursa olsun devirmek isteyen çılgın muhalifler yeni Deniz Gezmiş’ler yetiştirmek istiyor.

Liseler ve üniversiteler ilim, irfan, tahsil mekanlarıdır ve buralara kesinlikle siyaset sokulmamalıdır.

Türkiyede serbest seçimler yapılıyor, muhalefet halkı ikna edebilirse ilk seçimde iktidarı yıkabilir. Yıkamıyorsa, suçu iktidarda aramasın aynaya baksın.

Bendeniz de muhalifim ama elimden geldiği kadar âdil, insaflı olmak isterim. Devleti çökertmek, ülkeyi batırmak, halkı birbirine düşürmekten çekinmeyen bir muhalefete elbette karşıyım.

Geziciler ne kadar yalancı… Gezi hadiseleri bir sivil darbe teşebbüsü değil de, ağaçların kesilmesini protestodan ibaretmiş… Öyleyse CHP’nin Yalovada kestirdiği o canım ağaçları niçin protesto etmediler?

(Tutuklanan liseli genç serbest bırakıldı. Geziciler onu tutuklayan hakime ver yansın saldırıyor… Delikanlının resimleri yayınlandı gazetelerde, tv’ler ondan bahs etti. Ucuz ve genç bir kahraman türetmek istiyorlar…)

•(İkinci yazı)

İnsanın Birinci Vazifesi Nedir?

İNSAN için en önemli mesele/konu varlığının sebebini ve hikmetini öğrenmek ve bilmektir? Ben kimim? Var oluşumun sebebi nedir?.. Bu soruların en doğru cevabını Peygamberler (aliyhüsselam) ve hassaten âhir zaman nebisi Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildirmiştir. Bu bilginin özeti şudur:

Ey insan, sen yaratılmışsın ve senin bir Yaratıcın vardır. O Yaratıcı seni, Kendisine kulluk, ibadet ve itaat etmen için yarattı. Kendisini tanıman ve emirlerine uyman için Peygamberler, Kitaplar, Şeriatlar gönderdi. Dünya hayatı bir sınavdır.

Sen dünya hayatına doğmadan önce, Yaratıcın ile ezelde Elest Bezmi’nde bir ahd ü misak yapmıştın. Bunu unutma, Peygamberine iman ve itaat et, gösterdiği İslam ve Tevhid yolundan git.

Ve ey âhir zaman Ümmeti olan Müslümanlar!.. Muhammed aleyhissalatü vesselamın getirdiği Kur’anın hükümlerine sımsıkı yapışın, kulluk vazifelerinizi dosdoğru yapın, sakın ahd ü misakınızdan gafil olmayın.

Hz. Âdemden Hz. Muhammed Mustafaya kadar bütün Peygamberlerin tebliğatında âhiret inancı vardır. Bu inanç, hak din İslamın temellerindendir. Varlık ölümle bitmiyor, ondan sonra berzah kabir alemi var, sonra Kıyamet kopacak, insanlar yeniden diriltilecek ve Mahkeme-i Kübrada hesaba çekilecektir. İman edenler, iyiler Cennete konulacak, kafirler müşrikler Cehenneme atılacaktır.

Peygamberleri dinlemeyen, onlara, ilahî kitaplara uymayan, şirke ve küfre düşenler için ebedî idam ve felaket vardır.

En büyük vazifemiz önce kendimizi, sonra çoluk çocuğumuzu ve bütün insanları bu ebedî idam ve felaketten korumaktır.

Şer güçleri, Tağutlar, Deccallar, kezzablar, Süfyanîler halkımızı ve bilhassa gençliği imansız kılmak için var güçleriyle çalışıyor, menfi propaganda yapıyor.

Biz mü’minler de onlara karşı var gücümüzle, olanca gayretimizle iman için, Kur’an için, İslam için, insanların ebedî saadetleri için, nasıl çalışmak gerekiyorsa öyle çalışmalıyız.

Bu birinci, asıl, temel vazife ve hizmeti bırakıp da günlük dedikodularla, siyaset entrikalarıyla, magazin haberleriyle meşgul olmak hiçbir sağduyulu mü’mine yakışmaz.

Her şuurlu Müslüman, iman ve Kur’an hizmetlerinin gönüllü ve ihlaslı askeri/mücahidi olmakla yükümlüdür.

Söylemeye hacet yoktur ki, askerler kendi kafalarına göre hizmet edemez. Ümmet içinde hizmet büyükleri vardır. Onların emrinde, onlara itaat ederek hizmet edilmesi gerekir.

Hizmet ordusunun başkumandanı, Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizdir. Sonra onun Ashab-ı Güzini, Ehl-i Beyti, daha sonra Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn… Bu üç kuşaktan sonra her asırda gelip geçmiş müceddidler, din imamları, rabbanî ve râsih ulema ve fukaha… Meşayih-i kiram…

Bu nurlu zatlara baktığımız zaman, onların hepsinde şu hasletleri görürüz:

1. İtikatları sahihtir… 2. Beş vakit namaz kılarlar… 3. Yüksek ahlak ve karakter sahibidirler… 4. Bazıları ticaret yapıp zengin olsalar bile hepsi âhirete dönüktür… 5. Hepsinde Ümmet şuuru vardır… 6. Hepsi din, iman, Kur’an, İslam, Şeriat hizmetlerini Allah rızası için muhlisen lillah yapar, bunları paraya dünyaya alet etmez, ücretlerini Allahtan bekler ve ister… 7. Hepsi de mürüvvetli kimselerdir… 8. Bu hizmetkarlar Rahmanın velileridir…

Bu büyüklerden birkaç isim sayayım: Seyyid Abdülkadir Geylanî… Seyyid Ahmed er-Rufaî… İmamı Rabbanî… Hüccetülislam İmamı Gazalî… Şah Nakşibend… Ahmed Yesevî… Hasan eş-Şâzelî… Hasan Harakanî… İmamı Birgivî…

Bunların hizmet ekolleri ve metotları vardır ama usulde, temelde, esasta hepsi birdir.

Mü’minler ve Müslümanlar kendi kafalarıyla, re’y ve hevalarıyla hizmet hevesini bırakıp bu büyüklerin yollarına girmelidir.

Bütün imana hizmet ekollerinin Ümmet çatısı altında birleşmeleri gereklidir.

Ümmetin başında âlim, âbid, râşid, âdil bir İmam bulunması ve herkesin ona biat ve itaat etmesi gereklidir.

Kur’ana ve Sünnete uymayan kötü ve bozuk bir ahlakla iman hizmeti yapılamaz. İman ve Kur’an hizmetkarı olduğunu iddia eden biri gıybet ediyor, yalan söylüyor, iftira atıyor, tecessüs ediyorsa o gerçek bir hizmetkar değildir, yalancı bir sahtekardır.

Şeriat ahkamından kıl kadar ayrılan kimse gerçek hizmetkar olamaz.

Evet, hem kendi imanlarımızı korumak, hem de halkın imanını kurtarmak için rabbanî büyüklerin hizmet dairelerine girip, ilmimiz ve imkanımız ne kadarsa canla başla hizmet etmemiz gerekir. İşte en büyük, en kârlı ticaret budur.

• (Üçüncü yazı)

Müslüman Gence On soru

1. MEB’in Osmanlıca kursuna yazıldınız mı?

2. Bir liralık o berbat tükenmez kaleminizi atıp hiç olmazsa on-yirmi liralık bir dolmakalem aldınız mı? (Pahalı cep telefonunuzu ince yağla yağlayın da paslanmasın!)

3. Namaz takkeniz cebinizde mi?

4. Allahın on dört sıfatını ezberlediniz mi?

5. Şeyh Esad Efendinin Ateş redifli gazelini okudunuz mu?

6. Şaire Nigar hanımın “Feryad ki, feryadına imdat edecek yok…” mısraıyla başlayan şiirini okudunuz mu?

7. Ezberinizde kaç adet hikemî beyit var?

8. Cuma namazından sonra zuhr-i âhir namazı kılmak gerektiğini biliyor musunuz?

9. Hiç durmadan dinlenmeden ben ben ben ben demeye ne zaman son vereceksiniz?

10. Her sabah ve her akşam üçer kere besmele duası okuyor musunuz?

Milli Gazeteden Alınmıştır..

ETİKETLER:

Mehmet Şevket Eygi

Mehmet Şevket Eygi

Yazarın Diğer Yazıları