300 kişi ve bir tek soru

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 16:25
YAZI
A
 Türkiye'de çok farklı kategorilerde çok farklı "Akil Adam" grubu oluşturulabilir.

Şu veya bu gruba giren isimler farklı aidiyetleri sebebiyle gene farklı, bazen çelişik gruplarda yer alabilirler.

Şu 300 kişilik grup mesela. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve sahibi olan Türk milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa'dan çıkmasın. Türk milletinin egemenliğini esas alan büyük Atatürk'ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz"bildirisinin altına imza koyanlar.

Elbet bir nitelik arz ediyorlar. Ünlü tarihçiler var aralarında, bilim ve fikir adamları var, siyasetçiler, askerler var. Ortak zemin ne? "Anayasa ve Türklük aidiyeti" üzerine titizlik. Bunun içinde ortak bileşke olarak Atatürk de var.

Ama dediğim gibi, mesela bu listede yer alan Hasan Celal Güzel ile Hüsamettin Cindoruk'u, mesela 28 Şubat'la ilgili bir bildiride yan yana bulamayabilirsiniz. Benzeri şekilde, diyelim "Başörtüsüne özgürlük"konusunda bir bildiri talebi olsa, yine Hasan Celal Bey'le diğerleri arasında uzlaşma olmayabilir.

Cumhuriyet duruşu

Bu 300 kişilik bildiri anlamsız mı?
Tabii ki anlamlı.
Elbette bir cenahın duyarlılığını yansıtıyorlar.
MHP'nin duruşu da öyle.
CHP'deki karmaşık duruşun da bir anlamı var.
Kürt cenahında da böyle karmaşık duruşlar sergileniyor. Milliyetçi, İslamcı, liberal, Sünni, Alevi, içeriden, dışarıdan vs.
300 kişinin duruşu, klasik "Cumhuriyet duruşu" olarak nitelenebilir.
Bu duruşun mantık silsilesi içinde, Türklüğün, etnik bir aidiyetten öte, bir çatı değer olduğu, Türkiye'deki tüm farklı etnisiteleri kapsadığı görüşü vardır.
Aslında Türklüğün aynı zamanda bir etnik aidiyet bildirdiği görüşünü reddedemezler. Ancak Türkiye'nin farklı etnisiteler gerçeği içinde bunu toparlayacak ve "millet bütünü" oluşturacak bir "çatı değer"e ihtiyaç bulunduğu noktasından hareketle, Türklüğü çatı değer haline getirmeye yönelinmiştir. Bunun da, farklı etnisitelerin "Türklüğün kabulü"ne zorlanması ile olacağı öngörülmüştür. Bu yapılmıştır. "Ne mutlu Türküm diyene" empozesi budur.

Kürtlük bilinci ne olacak?

Ama gelinen noktanın Türkiye'nin önüne koyduğu gerçek özellikle Kürtlüğün bu çatı değer empozesini kabul etmediği, zaman içinde karşıt bir etnik aidiyet bilicinin doğduğudur.

Bunda, kanaatimce Cumhuriyet projesini yürüten kadroların, "çatı değer"i kavmi aidiyete indirgemelerinin ve İslam gibi, 1000 yılın birlikteliği içinde bu coğrafyada yaşayan tüm kavimlerin etnik aidiyetlerini geriletip, kültür-inanç-ideal birlikteliklerini öne çıkaran, dolayısıyla farklı bir "çatı değer"hamulesi oluşturan hadiseyi görmezden gelmelerinin, ihmal etmelerinin, hatta dışlamalarının ve azaltmaya yönelmelerinin büyük etkisi vardır.
İslam'ı azaltmak, etnik vurguyu artırmak... İşte bu tutmamıştır.

Şimdi bu 300 muhterem şahsiyet, tamam Türklük konusunda bir hassasiyet ortaya koymuşlardır.
Peki ama öte yanda oluşmuş bulunan "Kürtlük bilinci"ni ne yapacaklardır? Çok açık ki, bir boyutu teröre uzanan Kürt siyasi hareketinin "Kürt kimliği" üzerine geliştirdiği zemin, epeyce bir toplumsal karşılık bulmuştur.

Üstelik bu toplumsal karşılık, o hareketin ideolojik çerçevesini aşmakta, normalde, geniş Türk halkı ile inanç-kültür-idealde buluşan insanlar bile, bu kimlik kaygısını yabana atmaz hale gelmişlerdir. Ne yapacaksınız? Askeri yöntemle kimlik empozesi mi? Antlarla çocuk bilinçlendirmek mi? Bunlar olmuyor, hatta karşıt bilinçlenmeye yol açıyor. Ülke bütünlüğünü korumak bile artık Türklük vurgusundan geçmiyor. Çare?
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları