Fidan olayı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 09:40
YAZI
A
 -İsrail Tayyip Erdoğan'ı çok mu seviyor?

-İsrail Ahmet Davutoğlu'nu çok mu seviyor?

Yazıya böyle gireyim istedim. Bu soruyu İsrail'den başka bazı ülkeler ya da odaklar çerçevesinde de sorabiliriz.

Sanırsınız ki MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan'dan, Dışişleri Bakanı'ndan bağımsız bir dış politika stratejisinin mimarı ve o istikamette tasarruflarda bulunuyor.

Türkiye'nin İran ile, İsrail ile, Suriye ile, Amerika-Rusya ile, AB ile, Çin ile ilişkilerini düzenliyor, mesela Çin'den füze savunma sistemleri alınmasına Hakan Fidan karar veriyor.

Sanırsınız ki Türkiye'de devlet, MİT'ten yönetiliyor.

Tabii ki böyle değil ve tabii ki MİT Müsteşarı Hakan Fidan devletin bir yüksek memurudur. Evet, tercih edilmiş bir memuru, evet özellikli bir memuru ama devletin şu andaki politikalarına göre çalışan, anlaşılıyor ki devletin de bu noktada güvenini kazanmış, bu politikaları başında bulunduğu kuruma düşen görev çerçevesinde en iyi biçimde yürüttüğüne inanılan bir memuru.

Devlet, yani onun bir parçası olan Başbakan, ABD Başkanı ile görüşmesinde yanında bulunduracak kadar önemsiyor onu.

MİT, içeride-dışarda devleti yönetenlerin gözü kulağı olmuş bir kurum. Bu görevi bazen iyi yapmış, bazen yapamamış. Yapamamış, içeride darbeleri Başbakan'a haber veremeyecek kadar yapamamış.

Belki yapmamış. Belki de bu dönemde kamuoyuna yansımayan birçok girişimin önlenmesinde güven duyduğu için Hakan Fidan ismini önemsiyor hükümet.
 
Aslında dış politika hesaplaşması

 
Aslında Hakan Fidan olayı, çok daha geniş bir "dış politika hesaplaşması"nın uzantısı.

Hakan Fidan olayını konuşurken, uzunca bir süredir Ahmet Davutoğlu'na karşı yürütülen ve ana muhalefet liderine kadar uzanan yıpratma kampanyası göz ardı edilemez.

Onların biraz ötesinde de belli odakların "Tayyip Erdoğan'ın dış politika üslubu"na yönelik didiklemeleri vardır.

O odaklar, kimi düşürebilmeyi gözlerine kestirirlerse ona vurmaya başlıyorlar.

Hedef, evet dış politika hesaplaşmasıdır.

Belki zurnanın zırt dediği yer, İsrail ile ilişkilerdir. Türkiye orada Filistin'in mazlumiyetine isyan etmiştir ve bu isyan Mavi Marmara'ya kadar uzanmıştır. Orada 9 Türk'ün öldürülmesi en derin kırılma noktasıdır.

Ama Türkiye'nin dış politikasındaki farklılık bununla sınırlı değildir. Özel bir Ortadoğu yaklaşımı, özel bir dünyaya açılım yaklaşımı, özel bir Batı'ya münhasır kalmama yaklaşımı, özel bir dış politikayı zenginleştirme yaklaşımı, özel bir enerji politikası, savunmada özel milli arayışlar, AB karşısında yalvarmama çizgisi... BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin haklarına ilişkin sorgulama, İran'ın nükleer çalışmaları çerçevesinde elinde nükleer silah bulunan diğer ülkelere yönelik sorgulama...
 
Çentikleme stratejisi
 
Bütün bunlar Tayyip Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'yi başka bir klasmanda konuşulur hale getirirken, kimi güç odaklarını da rahatsız ediyor.

Hakan Fidan'ı tasfiye edebilirlerse, Tayyip Erdoğan'ın politikalarında bir çentik atmış olacaklar.

Ahmet Davutoğlu'nu tasfiye ettirebilirlerse Tayyip Erdoğan'da derin bir yara açmış olacaklar. Hiç şüphe etmiyorum ki, Davutoğlu'nun değiştirileceğine ilişkin iddiaların nerelerden geldiğini en iyi okuyacak olanlardan birisi Başbakan Erdoğan'dır.

Tayyip Erdoğan yaralanırsa, Abdullah Gül yaralanacaktır.

Bunlar yaralanırsa Türkiye, iddialarını kaybetmiş, tek boyutlu politikalara sürüklenmiş konuma yeniden düşürülecektir.

Bunlar, "irade çözme" ameliyeleridir.

Hakan Fidan elbet bir He-Man değildir. Ama Ankara'da ona vuruşların niyetini okuyacak bir siyasi bilinç bulunduğu muhakkaktır.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları