Zihniyet rehabilitasyonu

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 21:06
YAZI
A
 Milliyet'te "PKK özür dilemeli" şeklinde bir başlık görünce ilgimi çekti.

Benim "Öcalan özür dilemeli" çağrıma yakın bir ifadeydi. Bunu söyleyen siyasi Kürt hareketinin önemli isimlerindenFırat Anlı idi. Zeynep Miraç kendisi ile geniş bir söyleşi yapmıştı. Söyleşinin içine baktım, PKK'nın yapılan yanlışlardan özür dileyeceği ümidini seslendiriyor ancak"dağa çıkış"ı savunmaktan geri kalmıyordu. O zaman özür ne özrü idi?

Zaten Fırat Anlı'nın diğer sözleri, o cenahta yaşanan duygu-düşünce fırtınasının yansıması niteliğindeydi ve bu duygu zemini, işin kolay olmayacağının göstergesi idi.

Çünkü yapılan bütün değerlendirmeler, çözüm sürecinin öncelikle "silahların bıraktırılması"na odaklandığını ortaya koyarken, Anlı'nın sözleri, "Silah Kürt siyasetinin sigortasıdır" söyleminin zihinlerde hâlâ devam ettiğini gösteriyordu.

Nitekim Anlı "Bu insanlar dağa temiz hava almak için çıkmadılar" diyerek söze başlıyor, sonra da sürecin beline baltayı indiriyordu:

"Zaten elinde silah olan insan bu ülkeyi terk ederse bu süreç biter. Bu sürecin başlaması için önce sınır dışına çekilsinler derseniz, karşı tarafın elindeki en büyük müzakere konusunu elinden almış olacaksınız. O zaman müzakere edecek bir şey kalır mı? Bu ortada bir sorudur. Yanıtı sıkıntı yaratabilir."
Anlı bunun ardından çok net konuşuyordu: 
"Türkiye'yi terk etmelerinin o kadar kolay olacağını sanmıyorum.... Şu anda hiçbir gerilla komutanı geri çekilme emrini verecek durumda değildir." 

Tufan ne ki?

Ondan sonra Öcalan'ın misyonunun altını çiziyordu: "Bunu tek yapabilecek olan Sayın Öcalan'dır... Öcalan'dan sonrası tufandır." 
"Öcalan'dan sonra tufan!"
Acaba bu ne anlama gelmekteydi?
Öcalan'ın da tükenme ihtimali bulunduğu anlamına mı?
Anlı'nın şu sözleri de, o cenahta sürece ilişkin burukluğun, mesafeli duruşun yansıması niteliğinde okunabilirdi:
"Bugüne kadar hükümetin tek taraflı olarak PKK'nın sorumluluklarını ifade ettiğini görüyoruz ama kendi sorumluluklarından söz etmedi. Kendini bağlayacak bir açıklama yapmadı." (27 Şubat 2013)
Belli ki bir zihniyet rehabilitasyonu sürecine ihtiyaç var. Bu sağlanabilir mi, o da ayrı.
Nasıl bir zihniyet rehabilitasyonu diye sorulursa, ortada dağa çıkışı kaçınılmaz gören, kendi içinde meşrulaştıran ve dağın misyonunu sonlandırmak için belli amaçlara ulaşılması gerektiğine inanan bir zihin dünyası varsa bu, istenen gerçekleşmediği sürece tatmin olmaz. Ölümüne devam eder.
Tabii "istenen" ne sorusunun bin türlü cevabı var.
Bazen öyle bir noktaya gelinir ki, "Dağın rehabilitasyon zaruretleri" Kürtler'in taleplerinin önüne geçebilir.

Öcalan'ın rehabilitasyon görevi

Onun için söyleyip duruyorum, "Cinleri topladınız dağıtmakta zorlanıyorsunuz." Şimdi onların her birine, dağdakine benzer statüler oluşturmak güçlüğü var, işin içinden nasıl çıkacaksınız? Eliniz kana bulaşmış. İstiyorsunuz ki devlet imdadınıza yetişsin. "Değilse dağda kalmaya devam ederiz!" 
Öcalan'ın ayakları suya erdi. 
Belli ki "Önder" olarak tanıdıklarına göre, gene de o cenahın en akıldanesi o.
İş ona düşüyor, o, zihniyet rehabilitasyonunda görev üstlenecek.
O, "Millet" tanımında "Ümmet"e gelmiş mesela. "Etle tırnak" noktasına yani. Henüz o noktaya gelememiş olan Selahattin Demirtaş'ın zihniyet dünyasını restore edecek. Garip ama gerçek. Söze"Sayın" diyerek başlanıyor ya, "Sayın"sa sayın o zaman, demek düşüyor bize. "Silah sigortamız"derseniz bir adım ilerlemek mümkün olmaz.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları