Mangalı yanan adam!

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 21:18
YAZI
A
 Bu yazı Naim Karaman Hoca için. Dar-ı bekaya irtihal eyledi Hoca. Allah Teala rahmeti ile muamele buyursun. Mekanı cennet olsun. Diğer dostlarla birlikte Cennette cem oluruz inşaallah. 

“Mangalı yanan adam” sözü ona ait. Yüreği yanan adam, dava ateşi sönmemiş adam, diri adam demek bu.

Hocanın kendisi de öyleydi elhak.

Onunla 1992 yılı Ekim ayında Altınoluk dergisi için sohbet yapmışız. Neler neler konuşmuşuz; bulun okuyun derim size o mülakatı. Altınoluk’un web sitesinde var.

Naim Karaman Hoca değişik bir Hoca idi. Hayatın içinde bir Hoca. İmam Hatibi bitirmiş, Hukuka gitmiş, avukat olmuş ama mihrabı ve kürsüyü seçmiş bir insan.

Öğrenci iken okuldan kaçıp çingenelerle misket oynayan, ama o dönemdeki İmam Hatip Hocalarının içine yerleştirdiği yürek yangınıyla kürsülerde yepyeni bir bilinç inşasına soyunan bir insan. Ona gençlik meselesi sormuşuz o gün. Bakın ne cevap  vermiş:

“Ben yıllardır gençlik meselesini İslâm cemaatının bir parçasıdır diye düşünmüşümdür. Yani vaazlarımızda, bir paragraf açacak olursak ‘Çocuklarımız adam olmadıysa biz adam olmadığımızdandır’ diye söylerim. Tabiatıyla gençlik de bir zümredir, yönelişleri vardır, ihtiyaçları vardır, birçok duyguları kendi çağına göredir. Onların problemlerinin olması doğaldır. Ve onlara, halka göre daha değişik bir şekilde yaklaşmamız iktiza eder. Bu yapılıyor da. Ama daha ziyade konu iletişim vasıtalarıyla ilgili. Yani oturduğunuz yerden gençlere varamazsınız. Dergi kafi değil, gazete ister, gazete kafi değil, TV ister, TV kafi değil, belki video kaset üreten birimlerimizin bulunması icap eder. Mahallelerdeki camilerin, gençlerin isteklerine cevap verecek ünitelere sahip olması gerekir.

“Aleyhissalatü vesselam efendimizin mescidindeki hadiseleri biliyorsunuz. Mesciddeki hadiseleri, oyunları, güreşleri, o kalkan ve kılıçları... Efendimizin onları seyredişini. Şimdi kendi camilerimizde toplamak istediğimiz insanların, gençlerin, kadınların, çocukların, ihtiyarların ihtiyaçlarına cevap verecek üniteleri düşünmemiz lazım. Türkiye’de ibadethanelerin yapımında çok büyük masrafların yapıldığını, fakat fonksiyonel ünitelerin camilere kazandırılmadığını görüyoruz. Camiye iki minare yapıyoruz. Bir minare bugün yaklaşık 80 milyon lira. Yanına bir 80 milyon daha gömmek yerine camiye bir medrese, bir misafirhane, bir aşhane, hangisi lüzumluysa onu yapmak gibi gençlerin imdadına koşmalıyız. Bizim gençlik meselelerine biraz gözlerimiz tıkalı. Çoğu zaman azarlayan bir tavrımız oluyor. Sanki düşmana yamanmış bir ordu gibi bakılıyor. Halk içinde böyle olduğu gibi, eğitimcilerde de gerekli tolerans yok. Kanaatimce biz kendi hatamız yüzünden kaybediyoruz. Türkiye’de gündemde olan her meselenin gündemde olması gerektiği gibi bu meselenin de bizim gündemimizde olması gerekir.”

Sonra “Hocalar”ın gençlerle ilişkide nerede durduklarını sormuşuz. O, Hoca perspektifini koymuş önümüze. İşte şöyle:

“Genelde hocanın camideki cemaatın yaşlısıyla genciyle pek bir alakası yok. Bu eğitimciler olarak bizim açığımızdır. Hoca cemaati inşa etmeyi gündemine almamış henüz. İş yerlerinin bulunduğu yerlerde cemaatın yaş ortalaması çok düşük. Bunun için de sanayi siteleri gibi yerlerin pilot olarak seçilmesi, bu yerlere sosyal yönü kuvvetli hocaların gönderilmesi, bu hocaların işyerlerinde cemaatını ziyaret etmesi, camilere teşvik etmesi gerekir, diye düşünmüşümdür. Camilerdeki müezzinlere, hocalara, vaizlere, eğitim verilmesi gerekir kanaatindeyim. Hocalarımız her şeyi bilir. Aslında bilir de. Ama bu işin bir aşk tarafı var ya, bir mangalın yanması olayı var ya, işte onu bulmak lazım. Mangalı yakmak kitapla olmaz. Nasihatlaşmayla, sohbet halkalarıyla, pek özel dediğimiz cemaatlarda kümelenmeyle olur. Bugün cemaat çok yerde hocaları aşmıştır. Bugün cemaatı üçe beşe katlayan cemaat mevcuddur. Hoca bunu görüyor ama cemaata yetişeyim diye bir kaygısı yok. Hocanın okuyup sürekli kendisini yetiştirmesi gerekir. Bunun yanında cemaata çok güzel hizmet veren arkadaşlarımız da mevcuddur. Şimdi öyle şeylere şahid olmuşumdur ki, bir camiye mesela bir imam geliyor, cemaat Kırım’daki cemaate dönüşüyor. Sonra bir bakıyorsunuz başka bir imam gelmiş, giden imam kadar da ilmi yok ama, adamın mangalı yanıyor. Cemaatta bir canlanma, bir gençleşme yaşanıyor.”

Uzunca bir süredir rahatsızdı. Ziyaretine gittik. Ağır hastalığına rağmen, gelenlere ümit veren bir Naim hoca vardı karşımızda. Diriliğini hiç kaybetmemişti. Dünyaya veda etti, ama onun dirilik çığırı sönmeyecek. Dostlarına “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” demek düşer. Hocamıza Allah’tan sonsuz rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları