Kandil'in kafası nasıl çalışıyor ?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 21:30
YAZI
A
Aşağıya alacağım ifadeler, Murat Karayılan'ın Kandil'deki 5.5 saatlik görüşmede Hasan Cemal'e söylediği ve 24 Mart 2013 tarihinde, Nevruz'dan üç gün sonra T24 sitesinde yer alan sözler.

Önce onu bir okuyalım:

"39 kişiden oluşan ve yılda sadece bir kere toplanan PKK Meclisi'ni 5 Mart'ta olağanüstü topladık. 8 Mart'ta KCK Yürütme Konseyi ve kısa adı KJB olan Kadın Hareketi Yürütme Konseyi toplandı. Önder'in bize yazdığı mektubu tartıştık."

Konjonktür savaşa uygundu

"Bir noktayı belirtmek isterim. Direnişle, savaşla daha ileri bazı gelişmeleri yaratmamız mümkündü. Ortadoğu'nun mevcut konjonktürel durumu, Türkiye'nin içinde savaşı geliştirmemize müsaittir.

Neden? Daha önce bölge devletleri arasında PKK'ye, bize karşı ittifak vardı. İran, Suriye, Türkiye ve zaman zaman Irak ittifakı... Şimdi bu devletler arasında çelişki var. Bu koşullardan yararlanmak ve devletlerden objektif-subjektif destek almak bugün mümkündür.

Direniş ve savaş konusunda ikinci bir boyut daha vardı. Oslo süreci boyunca örgütsel yapımızda bir savaş, bir barış derken gerekli adaptasyon sağlanamamıştı. Bundan kaynaklanan disiplinsizlik ve yetersizlikler söz konusuydu. Hatta bu nedenle 2011 ve 2012 kışında birtakım kayıplarımız da yaşandı. Ama 2012'de savaşın motivasyonu gelişti. Yetersizlikler giderildi. Başarılı harekâtlar yapıldı. Dolayısıyla 2013'te hem içeride hem dışarıda yüksek bir savaşı geliştirme ağır basan ihtimaldi."

Felç edebilirdik

"Bunun planlamasını da yapmıştık. Biz bu konuda eskiyi aşan düzeyde, Türk devlet sistemini Kürdistan'da felç etmeyi planladık ve gerçekleştirebileceğimize de inanıyorduk.
Bence Türk devleti ve hükümeti, bu izah ettiğim dış ve iç koşulların savaşa uygunluğunu gördüğü içindir ki, politika değişikliği yaptı.
Savaşarak mı sonuca gideceğiz? Yoksa sonuç, yani barış demokratik çözüm yoluyla mı gelecek? Aramızda tartıştık ve ikincisinde karar kıldık.

FAKAT...

Silahlı mücadele olasılığını da gündemde tutmaya karar verdik.
Biz bu arada önderliğimizin koyduğu perspektifin daha değerli, daha stratejik olduğu noktasına geldik. Çünkü bir yön tayini, bir başka deyişle Türk-Kürt ittifakını öngördüğü için onun bu perspektifinin daha değerli olduğunda karar kıldık. Bu nedenle bazı taktik avantajları değil, stratejik ekseni öne aldık. Türkiye'den koparak değil, birlikte sonuca gitme kararı aldık."

Bu zihniyet saklı duruyorsa

Bu sözlerin özeti şu: İran, Türkiye, Irak ve Suriye ekseninde konjonktürel şartlar lehimize idi. Örgüt savaşmaya hazırdı. Ama önder Öcalan önümüze stratejik bir perspektif koydu. Ona tabi olacağız. Fakat silahlı mücadele ihtimali de gündemde kalacak.

Karayılan'ın konjonktür okuması bana göre son derece sakat. Bölgesel konjonktür, onun okumasının aksine, Türkiye'nin elini güçlendiriyor. Bu çok net.

Ama onun öyle okuması da, sürecin geleceği açısından çok önem arz ediyor. Eğer bu okuma, arkasında kuyruğu dik tutma psikolojisi değil de gerçekten inanç barındırıyorsa, barış süreci adına tehlikeli bir inançsızlık var demektir. "Öcalan'a uyduk, elimiz mahkum" söylemidir bu.

Barışa gidecek yol, elinde silah bulunduran adamın, silahla gidilecek bir yol olmadığı kanaatine varmasıdır. Belki Öcalan bunu görüyor ama Kandil henüz inanç boyutunda oralara gelmiş değil. Şu andaki "barış"okumaları da Öcalan okumaları da Ankara ile paralel değil. Süreci değerlendirirken bunu da görmek gerekiyor.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları