Çandar'ınki öngörü mü provokasyon mu?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 20:18
YAZI
A
Neşe Düzel'e "Hoş geldin" diyeyim öncelikle. Taraf'ta yeniden ses getirecek söyleşilerine başladı. İlk söyleşi Cengiz Çandar'la ve belli ki yine çok tartışılacak.

 Tayyip Bey'in işi gerçekten çok zor. Süreci provokasyonlardan korumaya, onun için söylenen, yazılan her şeye çerçeve getirmeye çalışıyor ama bunun imkanı yok. Tabii ki neyin provokasyon, neyin sağlıklı bilgilenme olduğunu tayin de kolay değil.

İşte, önümüzde bir Cengiz Çandar projeksiyonu var.

Ben diyorum, Ortadoğu'da, alt alta üst üste bir boğuşma yaşanıyor. Bir silah patladı, bakalım sonunda kim düşecek, kim kalkacak?

Çandar'ın gelecek öngörüsü, sizin içinizde nasıl patlayacak? Okuyun bakalım.

"Çözüm süreci kendi bağımsız dinamiğini üretiyor ve tarafları kendisine rehin alıyor. Dolayısıyla süreç, onların, başlangıçta hiç hesap etmediği noktalara doğru evrilebilir.

Öcalan kesinlikle barışa evrilecek bir süreçten yana. Onun kafasında Türkiye çatısı altında yeni bir Kürt-Türk uzlaşması var. Bunun için de yeni bir demokratik cumhuriyetin inşası için anayasadan başlayarak atılması gereken yasal adımlar var. Kendisinin silahsızlanma için atacağı adımlarla bunları eşleştiriyor. "Evet, bir gün PKK lağvedilecek, silahlı mücadele bitecek fakat Türkiye de bu arada öyle değişecek ki adeta yeniden kurulacak" diyor. "Hepimiz özgürleşeceğiz" diyor.

Perspektif uyuşması mı? 

Erdoğan'la Öcalan arasında bir perspektif uyuşması var. MİT Müsteşarı Fidan'la Öcalan arasında, muhtemelen Başbakan'ın bilgisi dahilinde, gelecek tasavvuruyla ilgili ulaşılmış bir anlaşma seviyesi var. Çok az kişi bunu biliyor.

Kürtler'in özel bir statüye kavuşacağı ve iktidarı paylaşacakları yeni bir Türkiye'nin kurulması. Kürtler'in eşit biçimde iktidar ortağı olacağı bir Türkiye yapılanması bu. Ama şu anda bunu söylemek çok sakıncalı oluyor. Kendi tabanını düzene sokamadığı için, bunu söylediğinizde başta Erdoğan başlar "Bunu söylemek provokasyon" diye.

5-10 yıl içinde Irak ve Suriye Kürtleri'nin yöneteceği bölgeler siyasi olarak Türkiye'ye entegre olabilirler. O zaman bunun idari görüntüsü ne olacak? Ankara'dan oraya Tekirdağlı bir vali mi atayacaksınız? Mümkün değil. Ama bunu şimdi söylemek provokasyon oluyor. Tutanakların yayınlanması bu yüzden tepki çekiyor. Şimdi sırası değil deniyor. Oysa Milli Güvenlik Kurulu'nda, "Türkiye, Kürtler'le küçülmeyecek. Tam tersine büyüyecek, güçlenecek" diye bir yaklaşım var. Eee nasıl yapacaksınız bunu?

Federasyon, özerklik ya da... 

Bunlarda Öcalan'la anlaşıldığı seziliyor. O da o yüzden, "Gün gelecek biz Türkiye'de iktidar ortağı olacağız" diyor. "Türkiye'yi Kürtler ve Türkler beraber yöneteceğiz" diyor.

Bazı konularda mutabakat olmasa, Öcalan'ın "Takip edin, dediğime uyun" diyen mektupları, Kandil'e, Avrupa'ya gitmezdi. Erdoğan ile Öcalan arasında Türkiye modeli üzerine egzersiz var.

Sonuçta adını ne koyarsanız koyun, Türkiye ademimerkeziyetçi bir ülke olacak. Federasyon, özerklik ya da Osmanlı dönemindeki gibi bir yapılanma.

Öcalan'la Erdoğan'ın anlaşması sonucunda, Türkiye ile Kürtler anlaşıyor. Türkiye ile Kürtler'in büyük beraberliğine gidiyoruz....Dolayısıyla Türkiye'nin siyasal yapısının PKK'nın siyaset yapabileceği şekilde esnemesi ve bunun yasal ve anayasal güvenceye alınması gerekiyor. PKK dağda silahla var olacağı yerde, KCK olarak yasal bir şekilde Türkiye'de siyasette var olacak." 
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları