Türkiye'yi yedirmeyiz

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 13:45
YAZI
A
 Evet, iş budur: Türkiye'yi yedirmek, yedirmemek.

Ne Hakan Fidan ne Ahmet Davutoğlu ne de Tayyip Erdoğan. 

Türkiye'de bir siyasetçi Batı'da neden boy hedefi olur?

Bu sorunun iyi cevaplandırılması lazım.

Çok küçük bir örnek üzerinden yürüyelim:

Farz-ı muhal AK Parti iktidarı, Kıbrıs'ta Rumlar'ın devletliğini tanısa, AB üyeliğine itiraz etmese, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni boş verse, Müslüman nüfusu Batı değerlerine göre dönüştürmek için özel programlar geliştirse, yani toplumun Müslümanlığını, Avrupa'da Hıristiyanlık ne çerçevede ise o çerçeveye indirgese, (28 Şubat sürecinde olduğu gibi) en önemlisi de AB ile ilişkisini, Fransa'nın ve Almanya'nın üstün konumunu sarsmayacak, dengelemeyecek iddiasız bir çerçeveye soksa AB ile ilişkiler tıkır tıkır ilerleyebilir... Demokrasimizin kalitesi de sorgulanmaz.

Benzeri bir durumu Amerika ile özellikle de Amerika'nın etkin lobisi ile geliştirseniz, onlar nezdinde İslam dünyasının eşi bulunmaz yıldızı oluverirsiniz.

Ama İsrail ile takışırsanız, daha doğrusu İsrail'in Filistin'de işlediği cinayetlere sırf insani hassasiyetlerle karşı çıkar, isyan ederseniz, İsrail'den öte Amerika'da lobiler savaş bayrağını açarlar. Obama bile İsrail'in ve Yahudi lobisinin taleplerini karşılayamıyorsa, Türkiye'yi ve Türkiye liderlerinin durumunu iki kere düşünmek gerekiyor.
 
100 yıldan beri süren mücadele
 
Türkiye, bana göre 100 yıldan beri Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendisine ve birlikte İslam coğrafyasına tanınan ve sömürgecilerin çıkarına göre dizayn edilen çarpık statüyü değiştirmek için mücadele ediyor. Evet, hüsnü zanla düşünüyorum, Mustafa Kemal Paşa'nın savaş sonrası Hilafeti kaldırırken gösterdiği Batı ile uzlaşma çizgisi bile, yıkılmış ortamdan kurtulma ve gelecekte güçlenmiş bir Türkiye'ye kadar zaman kazanma stratejisidir.

Daha sonraki politikacıların gündeminin bir yerinde hep, Batı dünyasının hegemonyasını aşma damarı vardır.

Bana göre her politikacı, zihinleri devşirilmiş olanlar istisna sayılırsa, böyle bir damarda, İslam boyutunun hayati değerinin farkındadır.

Son vatan parçasını korumak öncelikli olmak üzere, örtülü sömürge statüsünü aşmak.

Bunun İslami duyarlılığı belirgin siyasetçilerde daha öne çıkan bir misyon olduğu açıktır. Laik siyasetçilerin, "İslam dünyasını bırakırsak biz daha çabuk toparlanırız" yaklaşımına karşılık, İslami hassasiyet taşıyan camia, bir manada tüm İslam coğrafyasının sömürgeleştirilmiş olmasını taa yüreğinde hissetmiştir.

Bağımsızlık, yani kendi ülkesinde kendi toplumunun iradesinin hakim olması, yani yer altı-yer üstü zenginliklerinin yabancılar tarafından talan edilememesi, herhangi bir Avrupa ülkesi kadar bu coğrafyada yaşayan toplumların da hakkıdır.
 
Haysiyet çığlığı
 
AK Parti iktidarı, kuşkusuz daha önce yapılanların üstünü geliştirmek çabası içinde, Türkiye'nin güçlenmesi, evet, herhangi bir Avrupa ülkesi kadar, Amerika kadar haysiyetine sahip çıkması için çaba sarf etmiştir.

Türkiye'nin bu noktada, stratejik derinlik değerlendirmesinde, İngiltere'den, Amerika'dan daha az potansiyele sahip olmadığını düşünmek ve bunun potansiyel zeminini fonksiyonel hale getirmeye çalışmak neden yanlış olsun?

Bazen diyoruz, "Tayyip Erdoğan'ı yedirmeyiz, Ahmet Davutoğlu'nu, Hakan Fidan'ı yedirmeyiz", ben bunları deyim yerindeyse toplum yüreğinde oluşan "Türkiye'yi yedirmeyiz"çığlığının yansıması olarak okuyorum.

İçeride kafası karışıklara hatırlatmak isterim: Onlar sizden razı olmaz, siz onların açık-örtülü köleliğini kabul etmezseniz.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları