Arap laikleri-Türk laikleri

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 19:13
YAZI
A
 Bizde Araplar deyince, "En gerçek Müslümanlar"ın onlar olduğu gibi bir genel yanılgı vardır. Bunda, Kur'an'ın Arapça, Hazreti Peygamber'in Arap, İslam'ın ilk önce Arap coğrafyasında doğmuş gelişmiş olmasının etkisi vardır.

Ancak, evet Araplar içinden İslam'ın ilk günlerinden beri gerçekten çok sağlam Müslümanlar yetişmiştir. Ancak aynı Araplar içinden en tanınmış İslam düşmanlarının çıktığı da bir vakıadır. İslam düşmanlığının sembol ismi Ebu Cehil de bir Arap'tır.

Şunu da söylemek mümkün ki, taa Hazreti Peygamber zamanından beri Arap olmayan toplumlar içinden de çok samimi Müslümanlar gelmiştir.

Çünkü İslam evrensel bir dindir, bir topluma, bir tarih kesitine ve bir coğrafyaya münhasır değildir. Her toplum içinden, her coğrafyadan ve bütün zamanlarda mümin de çıkabilir, münkir de.

Bu konuya neden girdim?

İnteraktif bir dünyada yaşıyoruz. Neredeyse yerel diye bir şey yok, dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen bir olay, bir biçimde sizin gündeminize girebiliyor.

Hele komşuluk ilişkileri içinde bulunduğunuz bir dünya, hele inanç-kültür-tarih aidiyetleri yaşadığınız bir dünya, hele benzeri süreçleri göğüslediğiniz bir dünya, yani İslam dünyası söz konusu ise bu iç içe geçişlerin daha yoğun olması kaçınılmaz oluyor.

Şimdi şu duruma bakalım:

Arap dünyasından İslam'ı ve Müslümanlar'ı sorgulayan simalar çıktığında, bizdeki laik muhitler bunu, "İslam ve Müslümanlar kendi coğrafyasında bile tepki görüyor, sorgulanıyor"tarzında değerlendiriyor. Ardından da, Türkiye'de İslam'a daha çok sahip çıkan insanlara yönelip"Size ne oluyor da kraldan fazla kralcı oluyorsunuz" deniyor.

İslam coğrafyasındaki gelişmeler sürecinde, AK Parti hükümetlerinin ve özellikle sembol bir isim olarak Tayyip Erdoğan'ın, Ahmet Davutoğlu'nun duruşu, bir yandan Türkiye'nin laik muhitlerinde böyle bir sorgulamaya yol açtı ve bu tavrın Türkiye'ye bedel ödettiği tezi işlendi, diğer yandan ise Arap coğrafyasındaki laik muhitlerde benzeri bir tepkiye sebep oldu.

Suudi Arabistan'da yayınlanan Şark gazetesi, Mısır'daki darbe sonrası farklı ülkelerdeki Arap kamuoyunda Türkiye'nin politikalarına yönelik görüşleri derlemiş. İlginç biçimde Arap milliyetçileri ile laikleri, tıpkı bizdeki ulusalcılar ve laikler gibi "Erdoğan yönetimini ihvanlaşmakla ve Türkiye'de bir din devleti kurmaya yönelmekle" suçluyor. Buna bir de "Türkiye'nin Osmanlıcılığa yöneldiği fobisi"ni eklerseniz, sömürgecilik sürecinde, özellikle okumuş-yazmış muhitlerde oluşturulan mantalite tabak gibi ortaya çıkmış oluyor.

Bu tablonun, AK Parti Türkiye'sinin İslam coğrafyasına yönelik politikalarının, Batı entelijansiyasındaki sömürgeci altyapı ile bütünleşmesi ve bunun sonucu olarak, Türkiye ile mesafeli ilişkilere yönelinmesi ise yadırgatıcı değil.

İlginç bir tespit daha yapalım:

Erdoğan'ın politikaları, Türkiye'de de geniş halk kesimlerinde karşılık buluyor, Arap dünyasının halk kesimlerinde de. Şu anda Arap sokağında çok derin bir Türkiye sevgisi bulunduğunu görmemek mümkün değil.

Hem Türkiye'de hem Arap dünyasında halk ile aydınlar arasındaki bu fark neden oluşuyor, aydınlar neden sömürgeci dünya ile paralelleşiyor ve halklar planında paralelleşme neyi ifade ediyor?

Bir: Hem Türkiye'nin hem Arap dünyasının aydınları, daha çok sömürgeci dünya tarafından enfekte edilmiştir.

İki: Bu enfeksiyon, laik-ulusalcı Arap aydınlarında Türkiye-Osmanlı karşıtlığı, Türkiye'nin laik-ulusalcı aydınlarında Arap karşıtlığı oluşturmuştur.

Üç: Halklar ise, bu enfeksiyona en az maruz kalıp, doğru dokuları koruyor ve İslam dünyasındaki sağlıklı gelişmeler adına umudun zemini oluyor. 
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları