Sürece hakim miyiz?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 09:58
YAZI
A
 "Dünya tarihi artık Ankara'da yazılacak."
Haberi bu başlıkla vermiş gazete. Bu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Ankara'da büyükelçilere yaptığı konuşmadan bir cümle. Cümlenin tamamı şöyle:

"Bundan sonra tarihi anlamak isteyenler Ankara'da, İstanbul'da, Türkiye'nin her yerinde bulunacaklar, çünkü bundan sonra tarihin akışının şekillenmesinde biz daha etkin bir şekilde varız." 
Aslında bu, tam da benim içimden geçen ve Davutoğlu'na sormak istediğim "Sürece hakim miyiz?" sorusu ile ilgili.

Bu cümle, Türkiye'nin, bölgede ve dünyada olan biten tarih akışında Türkiye'nin etkin rol oynayacağını ifade ediyor. Ben, Davutoğlu'nun bu inancının gerçekleşmesini yürekten dilemekle birlikte, içimdeki soruyu atamıyorum: "Sürece gerçekten hakim miyiz?"

Bölgede yaşananlar

İçimdeki sorunun uzantısı da var:
Acaba haşlanmış kurbağa sendromu mu yaşıyoruz? Evet, Türkiye'nin özellikle İslam coğrafyasında yaşanan süreçte etkinliğinin arttığı bir gerçek. 100 yıllık yapının değişmesi gibi bir süreç yaşanıyor. Ama acaba bu süreç, Davutoğlu'nun ifade ettiği, benim de temenni ettiğim gibi, bu coğrafyanın asli gerçeklerine uygun bir "Normalleşme" süreci mi, yoksa yine dünyanın etkin güç odaklarının "altın vuruşları" ile ilerleyen, bizim de kendimizin yönettiği intibaı edindiğimiz bir dönüşüm süreci mi?

Bölgedeki yapılanmada "Kürt sorunu"nun önemli bir "etken" haline geldiği açık.
Türkiye; Irak, Suriye ve İran'ı etkileyecek, bu niteliğiyle, bu ülkelerin alacağı yeni şekil sebebiyle tüm Ortadoğu'yu etkileyecek bir unsur.

Ve bu sorunun, dört ülkedeki aktörleri, Ortadoğu'da hayati çıkarları bulunduğuna inanan dünya güçleri ile iç içe.
Özetle, Amerika da ilgileniyor Kürtler'in gelecekteki statüsü ile Rusya da, İsrail ya da Avrupa ülkeleri de... Başkaları da sayılabilir.

Bu ülkelerin gündeminde, Türkiye, İran gibi ülkelerin nerede duracağı sorusu da var.
Enerji merkezlerinin ne olacağı sorusu da...

Türkiye belirleyebilecek mi?

"Sürece gerçekten hakim miyiz?" diye sorarken, adım adım akan ve her adımda yeni bir biçimlenmeye vücut veren gelişmeler, Türkiye'nin hedeflediği istikamette mi ilerliyor, sorusunun cevabını merak ediyorum.
Mesela, Amerika'nın Irak'tan çekilmesi...

Maliki yönetimi.
Maliki yönetiminde İran etkisi.
Buna Amerika'nın sessiz kalması.
Irak'ın bölünme süreci.

Kürt yönetiminin bağımsızlık istikametinde ilerlemesi.
Türkiye'nin Bağdat'la bozuşması, Kürt yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi.
Kürt yönetiminin Türkiye'nin taleplerine sıcak yaklaşımı.
Suriye Kürtleri üzerinde Barzani etkisi.

Türkiye'nin kendi Kürtleri ve bölge Kürtleri ile iyi ilişkiler geliştirmesi ve paralel olarak devreye giren"Kürtlerle büyüme" söylemi.

Türkiye'nin Ortadoğu'daki gelişmelerde örnek alınması...
Ve Türkiye'nin "Arap Baharı" yaşayan ülkelerin yeni yönetimleriyle dostane ilişkisi...
Bunlardan, Davutoğlu'nun gönlünden geçen "Tarih Ankara'da yazılacak" sonucu çıkabilir.

Ama bundan, bizatihi Türkiye'nin eliyle el bebek gül bebek tarzında geliştirilen ve kendisinin de bir parçasının katıldığı bir "Federasyon" da çıkabilir. Böyle bir kurgunun, Amerikan think-tank'lerinde tedavül ettiği de biliniyor.
Sizce o federasyonun adı ne olur?
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları