Böyle zamanlarda...

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 19:35
YAZI
A
 Böyle zamanlarda Erdoğan Erdoğancılar'dan, Gül Gülcüler'den, Arınç Arınççılar'dan uzak durmalı.

Erdoğancılar çıkar, Gülcüler çıkar, Arınççılar çıkar çünkü böyle zamanlarda.

Size düşman olanlar da, sizci kesilir böyle zamanlarda.

Kardeşler yabancılaşır, çok uzaklardan yanınıza sokulanlar çoğalır.

Bilirler ki biriniz yaralanırsa hepiniz yaralanırsınız. Onun için kimde yara açılırsa açılsın, bilirler ki, hepiniz yaralanacaksınız.
...

AK Parti'nin önümüzdeki dönemde hareketli bir süreçten geçmesi kaçınılmaz.

Üç dönemin getirdiği hareketlenme, partinin deyim yerindeyse kafa adamları dahil herkesin yeni bir konuma girmesi sonucunu doğuracak.

Başbakan'ın yeni süreçte nerede olacağı önemli. Onun konumu belki herkesi etkileyecek.

Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin dolmasından sonraki dönemde konumunun ne olacağı önemli. Gül'ün konumu ile Erdoğan'ın konumu da birbirini ilgilendiriyor.

Erdoğan'ın, Gül'ün konumlarının değişmesi, partiyi doğrudan ilgilendirdiğinden ve bu konunun, partinin kurucu babaları arasında yer alan Arınç'ı ilgilendirmemesi söz konusu olamaz. Kaldı ki, bu gelişmeler parti içerisindeki-dışarısındaki herkesi, sade parti üyesini de, üye olmayıp partiye oy vereni de ilgilendirir. Sonuçları itibariyle Türkiye'yi de ilgilendirir.
 
Bir tür kriz yönetimi
 
Bu hareketli süreçte, en tepede meydana gelecek sancı, siyaseten AK Parti ile hesaplaşmak isteyenleri olduğu gibi, AK Parti'nin sancısı üzerinden Türkiye ile hesaplaşmayı düşünenler nezdinde de çok önemli bir imkan-fırsat olarak görülecek.

Belki bir tür "kriz yönetimi" söz konusu olacak bu süreçte.

Kriz yönetiminin baş sorumlularından birisinin Erdoğan, diğerlerinin Gül ve Arınç gibi simalar olduğu muhakkak.

Kriz arayıcıları, görülüyor ki, tepedeki iletişim problemini kullanmak istiyorlar.

Şu ana kadar, böyle durumlarda üzerine oynanmak isteyen taraflar, ErdoğanGül, Arınç, gönül tamiri metoduyla sıkıntıyı aşmayı başardılar.

Şu anda Erdoğan ile Arınç arasındaki burukluk mu denmeli, burudet (soğukluk) mi, gönül kırgınlığı mı, her ne ise, belki de 11 küsur yıldır yaşananların en keskini gibi görünüyor.

Ne yapmalı?
 
Saadet Çağı'ndan müthiş güzel bir örnek
 
Aklıma çok sevimli bir anekdot geliyor. Çok çok Ehli Beyti konuştuğumuz şu günlerde onu paylaşayım, belki koca koca adamlar olarak bizim içimize taaa Saadet Çağı'ndan, o zamanın kutlu çocuklarından bir güzel esinti gelir de, gönüllerimizi tamir eder.

Bir gün, iki Peygamber torunu, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin arasında bir meselede anlaşmazlık çıkmıştı. İkisi de birbirlerine gücendiler. Fakat çok geçmeden, bir hiddet anında birbirlerine söyledikleri sözlerden pişman oldular.

O sıralar biri gelip Hz. Hüseyin'e:

"Sen Hasan'ın küçüğüsün. Gidip özür dilemek sana yakışır" dedi.

Hz. Hüseyin şöyle cevap verdi:

"Ben Resûlullah'tan bir hadis duymuştum. Barışmayı ben talep edersem, dedemin emrine karşı gelmiş olmaktan korkarım."

Hz. Hüseyin, duyduğu hadisi şöyle açıkladı:

"İki kimse arasında uyuşmazlık çıkar da hangi taraf başını eğip öteki tarafla anlaşmaya talip olursa, cennete ondan önce girer."

Bu hadisi zikrettikten sonra, Hz. Hüseyin:

"Barışmaya ben talip olursam, ağabeyim Hasan'ı sevap işlemekte geçmiş olmaktan çekinirim" dedi. "O yüzden, bekliyorum ki, o bana gelsin."

Bu işten birilerine ekmek çıkmaz deniyor ya...

Evet, ekmek çıkmamalı birilerine.

Ben bakıyorum, öndeki insanlardan benliklerini aşan şahane jestler gelsin ve siyaset tarihine, bir davaya gönül vermiş insanların nasıl sorun çözdüğünün güzel örnekleri bırakılsın.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları