Sarıgül nasıl gidiyor?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 03:54
YAZI
A
 "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek yola çıkıyor.

Şu sözlerdeki dokuya bakın:

"Bu önemli ayda bu Muharrem ayında Rabbim bizi burada buluşturdu. Tutmuş olduğunuz oruçları Güzel Allah'ım makbul eylesin. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte diyoruz ki Ramazan ayı da bizim Muharrem ayı da bizim. Başı açık olan kardeşimiz de bizim başı kapalı olan da bizim."

Google'da bu sözlerini ararken karşıma Cumhurbaşkanı Gül'ün, Alevi vatandaşlarımızla yaptığı bir "Kardeşlik iftarı"nda söylediği sözler çıktı. Şöyle söylemiş Sayın Cumhurbaşkanı:

"Ramazan da bizim, Muharrem de bizim."

Cumhurbaşkanı Gül, muhafazakâr bir insan. Düşünün bir, CHP'den İstanbul Büyükşehir adayı olacak bir isim, böyle bir muhafazakâr dil ile kamuoyu önüne çıkıyor. Üstelik Kılıçdaroğlu ile el ele, üstelik "Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte diyoruz ki" diye söze başlayarak.

Ne denebilir ki...

Sarıgül CHP'ye bu dili taşıyabilirse, CHP, dilden dönüşmeye başlamış demektir.

Aslında değişim kalpten başlayıp dile doğru evrilmeli ama CHP'de dilden başlayıp kalbe doğru olsa da olur!

Biliyorum, benim bir kısım okuyucum, "Siz de fazla iyimsersiniz, bunun içinde basbayağı siyasi istismar var" diyecektir.

Varsın olsun. CHP'nin "Bu halk dindar. Biraz Allah'tan Peygamber'den bahsetseniz"dendiğinde "Allahaısmarladık diyoruz ya" diyen İnönü'den "Bismillahirrahmanirrahim"diyerek söze başlayan simalara gelmiş olması önemli bir sıçramadır.
 
Yalanı doğrusu
 
Hani Mevlana Hazretleri Şems-i Tebrizi'yi kaybetmiştir de sokaklarda deli divane şekilde onu ararken yalancılığı ile meşhur bir derbeder onu gördüğünü söyler ve Mevlana'ya yerini tarif eder. Bu haberden büyük sevinç duyan Mevlana sırtındaki kıymetli cübbeyi adama hediye eder. Olaya şahit olan birisi de Mevlana'ya "Sen ne yaptın, o yalancının tekidir" deyince Mevlana "Ben cübbemi onun yalanına verdim, doğru söylediğini bilsem canımı veririm" der.

İş biraz böyle. CHP'nin milletin değerler dünyası ile uyum içine girmesi, yani normalleşmesi, Türkiye için öylesine hayatidir.

Tabii CHP'nin en azından bir kesiminin, benim burada yazıma yansıyanlardan da rahatsız olmaları mümkün.

Şöyle sorular pekala çıkabilir:

-AK Parti ile mücadele için böylesine bir din istismarı açılımı gerekli midir?

-Bu din istismarı ile Türkiye nereye gider?

-Bu tür bir söylem, AK Parti'nin siyasi zeminini güçlendirmez mi?

-CHP'nin toplumu dönüştürme misyonuna ne oldu?

-Bu söylem, laiklikle bağdaşır mı?

-Bu söylemdeki bir politikacı, CHP'den ziyade AK Parti olmasa bile bir sağ partiye yakışmıyor mu?
 
Sor, sor, sor
 

Bu sorular, CHP'deki "Sarıgül sancısı"nın ve "Evdeki bulgur ile Tosya'daki pirinç hesabı"nın yansıması.

Kılıçdaroğlu, bir yandan da eski ANAP'lı ve DP'li zatlarla görüşüyormuş.

Bu da "Sarıgül açılımı"nın uzantısı olarak devreye giriyor gözüküyor. Ona yönelik tepkiler de var CHP bünyesinde. "Daha önce ANAP'tan, DP'den gelip de CHP'den milletvekili yapılanlar partiye uyum gösterdi mi" sorusu soruluyor.

Bir de tabii bu işin medyadaki, iş dünyasındaki ve eski politikacılar arasındaki"organizatörler"inden söz ediliyor.

Ama orada Gürsel Tekin ukdesi de duruyor. İstanbul'da çok ciddi bir tabanı bulunan Tekin, sırfSarıgül etrafındaki yoğunlaşmayı kızıştırmak için adaylığını açıklayarak, yan malzeme olmaya razı olur mu?

Bir de Sarıgül'ün Türkiye Değişim Hareketi'ni feshetmemesi gerçeği var, acaba bu, CHP içinde "parti içinde parti" gibi ayrı bir yapılanma anlamına mı geliyor?

Konu CHP olunca o kadar soru var ki...

"Sarıgül gerçekte nereye hazırlanıyor"a kadar sor, sor, sor.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları