BDP'ye ve halkımıza

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 01:46
YAZI
A
 Herkesin yüreği ağzına geldi.

Herkesi yeni bir Sivas mı, Maraş mı, Çorum mu, Gazi olayları mı endişesi sardı birdenbire.
Sinop ve Samsun korkuttu.

Allah'tan daha ötesi olmadı. Daha ötesi olsaydı, ilk adımda barış ümidinin üzerine kezzap dökülmüş olurdu. Her şey darmadağın olurdu.

Ve sonra, acıyla anılan şehirler arasına bir şehir daha eklenirdi.
Ben Maraşlı'yım. Maraş'ın 1979'da içine sürüklendiği acıyı biliyorum. Tahrikler, ölümler ve sonra gelen mahkeme sürecinde yaşananlar...

Madımak'ın Sivas'a yaşattığı acı kolay diniyor mu? Çorum'un acısı diniyor mu?

Bu acılar, bir yandan da Türkiye'nin iklimini zehirliyor.
Sünni-Alevi ilişkileri, her an kırılma ihtimali taşıyan bir fay hattı halinde, Türkiye'yi sürekli rahatsız eden bir sancıya dönüşüyor.

İşin kötü yanı, yıllar geçiyor çözemiyorsunuz olayı. Karanlık tahrikler, karanlık silahlı güçler ve ölümler.
Maalesef duyarlı davranılmadı, sinir uçlarıyla oynandı toplumun, bir anlamda damarına basıldı, araya karanlık odakların tahriki de girince, bilinen patlamalar yaşandı.

Arkadan ah vah etmenin bir faydası olmuyor. Can verenler gidiyor, geride kalpleri saran öfkeler, kinler, nefretler kalıyor.

Şu an, hassas bir süreç yaşıyoruz.
Aşağı yukarı, terörle boğuşulan, on binlerce canın kaybedildiği 30 yıllık bir dönemin arkasından barış aranıyor.
Acılar henüz kabuk bağlamamış. Taze ve yakıcı.
Evlat acıları kabuk bağlar mı, o da ayrı bir konu.
Medya her gün, İmralı trafiğine ilişkin haberlerle dolu.
Barış arayışı dikenli yollardan geçilerek bulunmaya çalışılıyor.
Başbakan "Barış yapmak savaş yapmaktan zor" diyor. Yanlış değil.
BDP'lilerin Karadeniz gezisi böyle bir atmosferde gerçekleşiyor.
Böyle bir gezi için Karadeniz illerinin seçilmesinin tabii ki bir özel anlamı var.
Terör konusunda en duyarlı bölgelerimizden birisi olarak biliniyor Karadeniz illeri.
Çok sayıda şehitler verilmiş.

İşte BDP'liler, muhtemel ki, kendilerini anlatmak için yola çıktılar. Bölücü bir siyaset izlemediklerini ifade etmek ve halkla iletişim sağlamak istediler.
Ama görülüyor ki, bunun zemini henüz oluşmamış.
Tabii, böyle durumlarda provokasyonun varlığını gözden ırak tutmamak gerekiyor.
Evet, birçok dava açıldı illegal odaklara karşı, birçok operasyon yapıldı.
Buna rağmen, örtülü yapılar tamamen ortadan kaldırıldı mı, sivil irade ve meşru güvenlik birimleri, karanlık yapıları tamamen kontrol altına aldı mı?

Bundan emin değiliz.
Başbakan bile, "Derin devlet bütünüyle ortadan kalkmış değil" diyorsa, karanlık yapılardan hâlâ ürkmek gerekiyor.

Sinop'ta öğretmenevinin etrafında yığılan topluluklardan kim kimdir, oraya gelen insanlar, bunu bilebilirler mi?
En çok bağıran, en çok yumruk sıkan, "Hadi taşlayalım" diyen kimdir?

Böyle zamanlarda birileri gelir, öfkeyi kabartır, şiddet uygulamasını başlatır ve ortadan kaybolur.
Bunlara "Ajan provokatör" denir. Yani kışkırtıcı ajan.

Bu, geçmişten bugüne, böyle sosyal patlamalarda devreye giren bir fesat oluşumudur. Bunlar fesadı başlatır ama kurbanlar başkaları olur. Bu tipler bazen emniyet safhasında sırra kadem basarlar, bazen yargı safhasında...
Ben buradan BDP heyetine, bu süreçte daha sağlıklı bir iletişim zemini oluşturmalarını, daha pozitif rol üstlenmelerini, tüm halkımıza da, protesto olacaksa bile bunu asla şiddete meydan vermeden yapmalarını tavsiye ederim. Kimsenin canı yanmasın. Onun kazananı olmuyor çünkü...
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları