Acaba Davutoğlu’nun...

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 20:11
YAZI
A
 Başlıktaki ifadeyi “hatası mı, hayalciliği mi, akademisyen zaafı mı, Osmanlı hülyası mı...vs.” tarzında tamamlayabilirsiniz.

12 yıldır dış politikayı “Tek başına!” Ahmet Davutoğlu belirliyor ya, Cumhurbaşkanı, Başbakan, diğer bakanlar, devletin diğer birimleri öyle kenarda oturmuş Davutoğlu’nun 

“Tek Adam Gösterisi”ni izliyorlar ya ve dış politikada zaman zaman Türkiye’nin darlıklar yaşadığı durumlar oluyor ya, vur abalıya, “Battık” vaveylası ve “Sorumlu Davutoğlu” çullanmaları...

O yenirse peşinden Erdoğan yenecek, ondan sonra sıra Gül’e, şuna buna ve Ak Parti’nin tamamına gelecek.

Oysa burası Ortadoğu.

100 yıl önce açık - örtülü sömürge statüsü içine sürüklenen bir İslam coğrafyası. Bu coğrafyanın merkezinde Türkiye var ve 100 yıl evvelki yapılanma, en çok Türkiye üzerindeki ameliyatla gerçekleşmiş. Olan biten her şey sizi bir şekilde ilgilendiriyor, evinize kapansanız bile ilgilendiriyor, en azından iç sorunlarınızın önemli bir kısmının dış bağlantıları, uzantıları bulunuyor. En azından dünyanın etkin güçlerinin sizin ülkenizle ilgili politikaları sebebiyle dünya ile ilgilenmek durumundasınız. Amerika’nmın (belki Batı’nın) konumlandırdığı yerde mi duracaksınız, Sovyetler’in, şimdi Rusya’nın konumlandırdığı yerde mi? Kendi coğrafyanızla, mesela komşularınızla ilişkiniz ne olacak? Bunlarla ilişkide bile uzak-yakın dünya güçlerinin belirleme arzuları devreye girebiliyor.

Çünkü Ortadoğu’dasınız ve bu coğrafya, hem üç kıtanın birleşme noktası olması itibariyle hem enerji deposu olması itibariyle en belalı coğrafya. Petrol ve kan, bütün zamanlarda yanyana anılmış iki kritik kelime.

Siz oynamasanız bile sizinle oynarlar. 

Haaa, denebilir ki “Birine, mesela en güçlü görünene halatları bağlayalım, ondan sonra kafamız rahat olsun!” Olur mu, olmaz. Bir gün Kıbrıs’taki vatandaşlarınızı katliamdan korumak durumunda kalırsınız, oraya gemi göndermek istersiniz, size bilmem kaç bin kilometre öteden “Heytt, ne oluyor orada!” diye seslenirler, Lozan kahramanınız gemileri durdurmak ve ondan sonra “Yeni dünyalar kurma” hesabını yapmaya yönelirsiniz.

Soralım, o işi Davutoğlu mu yapmıştı? 

Musul’u, Kerkük’ü çok gönüllü mü bıraktık İngilizlere? Misak-ı Milli’nin şu anki Türkiye haritasından çok daha geniş bir alanı kapsadığı bilinmiyor mu, neden oralarda ısrar edemedik, etmek istemediğimiz için mi, yoksa bu coğrafyanın şekillenmesinde çok istemenize rağmen bazen oyun gücünüzün yeterli olmaması sebebiyle başka şeyler olabildiği için mi?

Atatürkİnönü iyi oyuncuydu, GülDavutoğluErdoğan oynayamıyor!!!

Tarihin bitmemiş hesabı var, gerçekte bizim devlet adamlarımız o işi Türkiye lehine yeniden yazma çabasında oluyorlar.

Aslında herkes tarihi bir şekilde yazar.

Amerika da bir tarih yazmaya çalışıyor, Rusya ya da İngiltere, Almanya, Fransa da... Son zamanlarda daha etkin biçimde Çin de...

Bizde bazı safdiller, “Bırakın Ortadoğu’da tarih bizsiz yazılsın” yaklaşımındalar. Tarih hiçbir şekilde “Bizsiz” yazılmaz. Tarih içinde var olursunuz ama “Silik bir figür” olarak var olursunuz. Türkiye en azından kendi iç güvenliği için bu coğrafyanın “Büyük oyuncu”su olmak zorunda. Bu oyunun doğru oynanması gerektiğini söyleyebilirsiniz, riskleri hatırlatabilirsiniz, eksikleri hataları söyleyebilirsiniz ama, dudaklarınıza yerleştirdiğiniz müstehzi ifadeyle “Osmanlı hülyası” cümleleri kuramazsınız.

Amerika oynadı Ortadoğu’ya, oynuyor, Rusya oynadı, oynuyor, Avrupa’nın pek çok ülkesi İngiltere’si, Fransa’sı, Almanya’sı oynuyor, yanlış oynuyor, doğru oynuyor ama kimse “Senin ne işin var Ortadoğu’da?” diye sormuyor onlara, kendi ülkelerinde...

Türkiye hem Ortadoğu’nun göbeğinde olacak, hem de bu coğrafyada ne işi olacak, diye sorgulanıyor.

Asıl bu zihin dümurudur.

Dış politikadan söz ediyoruz, dünyanın bütün ülkelerinin, büyük küçük bütün güçlerinin etkin olduğu bir alandan... Belalı bir coğrafyada belalı bir alan bu. Herkes zaman içinde bir yerlere toslayabiliyor. Ortadoğu söz konusu olunca hangi ülke rahat? Amerika mı, Rusya mı, ya da Mısır, İran, Irak veya Suriye mi?

Kartlar yeniden karılıyor ve bu süreçte Türkiye etkin oyuncu olmak zorunda. 

GülErdoğan ve Davutoğlu da onu oynuyor. İşin özeti bu.

ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları