Gülerce'nin misyonu

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 21:07
YAZI
A
 Hüseyin Gülerce benim 45 yıllık arkadaşım, dostum, kardeşimdir. Bekarken aynı evlerde kaldık, aynı çorbaya, aynı salçalı makarnaya kaşık salladık. Babadan, anneden, kardeşlerden, tüm aileden dostuz.

Yeniden Milli Mücadele ve Bayrak'tan beri siyaseti takip eder ve çok iyi bir analizcidir.

Zaman zaman onu "Cemaat sözcüsü gibi algılanıyorsun, bundan kaçınsan iyi olur" diye uyardığım olur. Zaman zaman da yaklaşım farklarımız sebebiyle birbirimize kırıldığımız olmuştur. Ama sevgimiz bitmez.

Son zamanlarda "Cemaat medyası"ndaki üslup tartışma konusu oluyor. Bir muhalefet damarı gözleniyor.

Zaman'ın iftarına katıldığımda bana söz düşünce "Önümüzdeki süreçte en hassas çizgi Zaman'ın çizgisi olacaktır sanırım. Bu da sade bir gazete olmanın ötesindeki aidiyet sebebiyledir" dedim. ZamanAksiyon ve Today's Zaman'ın duruşuna işaret ettim.

Hüseyin'in (Bey mi demeliyim bilmiyorum) yazılarında fark var. Önce 19 Temmuz'da yazdı. Başlığı"Erdoğan gitsin, AK Parti kalsın planı" idi. Dün, benzeri perspektifte ikinci yazısını yazdı. Başlığı "Hükümet ve medya" idi.

Bu iki yazısını, gerçekten "Cemaat sözcüsü" gibi yazmış olmasını temenni ederim ya da camiadaki insanlarımızın o perspektifi önemsemelerini...

İlk yazısında, başlıktan da anlaşıldığı gibi bir "plan"ı okuyor. "Planı okumak" önemli. 40 yıllık birikim bu demektir. Planı okursanız, o planın uzantısı haline gelmezsiniz.

Erdoğan değil Türkiye meselesi 

İşte Gülerce'nin tespiti:

"Erdoğan gitsin, AK Parti kalsın" planı, siyasi hayata müdahale planıdır. Bir iç-dış dayatmadır. Birinci mesele, böyle bir planın Erdoğan'ın şahsıyla ilgili olmadığıdır. Mesele AK Parti meselesi de değil, Türkiye meselesidir."

Gülerce dostum, bir partinin liderini kongrede delegelerin iradesinin belirleyeceğini, Tayyip Erdoğan'a ise parti içinde büyük güven duyulduğunu belirttikten sonra şunları yazıyor:

"Türkiye'nin demokrat, güçlü, refah içinde kalkınan küresel bir aktör olmasını istemeyenlerin AK Parti'yi kapatma, bitirme niyeti devam ediyor. Şimdi Erdoğan hedef yapılıp başka bir yol deneniyor. Partinin üç kurucusu; Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasına fitne sokma da dâhil, her yolu deneyecekler.

Sayın Başbakan'a, 'demokrat ol' diye seslenenler, seçmen iradesi dışındaki plan ve projelere itibar edince, demokrat mı oluyorlar? 'Erdoğan gitsin de isterse kıyamet kopsun' demenin, insafla bağdaşır bir yanı yok. Doğrusu, haklı eleştirilere üslup nezaketi ile devam etmek, hata da yaptığını söyleyen/söyleyebilen bir insana, fırsat vermek ve dua etmektir..."

Basiretin sesi 

Buraya Gülerce'nin dünkü yazısından da bir bölüm almak istiyorum:

"Demokrasilerde şunlar yoktur: Hükümetler ülkeyi yönetir, gazeteciler ve yazarlar da hükümeti yönetir... Bazı köşe yazarları, her şeyin en doğrusunu bilir, başbakanlar onları dinlerse iyidirler, onları kale almazlarsa muhtar bile olamazlar, cahildirler, kötüdürler...

Eleştiriye evet, düşmanlığa hayır."

Bunları basiretin, siyasi bilincin, ülkeye karşı sorumluluğun çok net ifadeleri olarak görüyorum.

"Cemaat adına duruş"tan bir de böyle söz edilse diyorum ben. Gülerce'nin bütün bunları hem"Camia"nın sıkıntılarını bilerek hem de Hocaefendi'nin gönül dünyasını okumaya çalışarak yazdığını düşünürsek, buradaki sorumluluk duygusu daha da değer kazanır.


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları