Vatandaşlık ve tek millet

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 17:04
YAZI
A
 Aslında yeniden kuruluyor gibi bütün ön kabulleri tartışıyoruz. Kurulu düzenin en temel tercihleri sorun doğurmuş çünkü.

Toplumun din ile ilişkisi ve milletin hangi temele oturacağı konusu gibi. Din konusundaki ön kabuller, toplum-din-devlet ilişkileri alanında 90 yıldır sancılara yol açmış, millet tanımındaki problem de, gelmiş vatanın bölünmesi gibi bir risk doğurmuş.

Şimdi arıyoruz?

Acaba yeni anayasada vatandaşlık vurgusu yaparsak, Türklük-Kürtlük meselesini çözebilir miyiz? Acaba "tek millet" ile "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" aynı şey mi? Acaba "tek millet" diye bir arayış içinde olunmalı mı?

Vatandaşlık konusuna, bir anayasal aidiyet çerçevesinde bakmak var bir de vatandaşlığı gerçekten toplum bütünlüğünün ana unsuru olarak görmek var.

Vatandaşlıktan öte bir bütünlük

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, evet bu ülkede yaşanan din, etnisite, mezhep farklılığındaki herkesi ortak bir anayasal çatıya kavuşturuyor ama "vatan sevgisi"nden bir ortak kültür çıkarmak bugün zorlaşmış bulunuyor. En azından ayrı vatan sevgileri zemininde ayrışma potansiyelinden söz edilebilir. Son zamanlarda Kürt milliyetçiliği çerçevesinde tedavül eden "Kürdistan coğrafyası" söylemini başka türlü nasıl izah edebiliriz? İçinden geçtiğimiz sürecin de en azından bir çevredeki "Kürt coğrafyası" heyecanını ortadan kaldırdığı, kaldıracağı öngörülemez.

Çanakkale'de can verenler... Türk, Kürt, Boşnak vs... Neyi ifade ediyor denirse, "Çanakkale ruhu"denen şeyin iyi tahlil edilmesi gerektiğini söylerim ben. "Bir hilal uğruna..." batan güneşlerdir onlar. Topraktan öte bir şeydir Hilal!

Başbakan'ın da sahiplendiği "tek millet" , etnik bir aidiyeti ifade etmediğine göre neyi ifade ediyor, henüz içinin tam çözümlendiği kanaatinde değilim. Henüz şiarlar, sloganlar çerçevesinde tartışıyoruz meseleyi...

Belli ki Başbakan, etnisiteyi aşan bir harmanlamadan söz ediyor "tek millet" derken.

Ve belli ki, bunun ruh dokusunu tek tek çözümlemek, "1000 yıldır aynı bayrak altında yaşayan kavimlerin kardeşliği"nin özünü okumak hâlâ net olarak mümkün olamıyor.

Öcalan kalktı "İslam" dedi. Bunu o da söylemiyordu şimdiye kadar. Onun dünyasında Marksizm-Stalinizm, belki biraz Mao'nun köylü devrimi vardı. Kürtler'e yeni bir ideoloji enjekte edecekti. Ama tutmadı.

Tek milletin ruh dokusu

Biz de Cumhuriyet projesi olarak, "az İslam-çok Batı" gibi bir formülasyona yöneldik. O da tutmadı."Tuttu" diyenlerin olacağını bilmiyor değilim. Cumhuriyetin 90'ıncı yılında peş peşe yapılan darbe anayasalarından sonra bir anayasa yapmaya çalıştığımıza ve ondan daha önemlisi, 30 yıllık bir kan sürecini durdurmaya çabaladığımıza, din-toplum-devlet ilişkisini ürkek biçimde olsa bile ıslah etmeye çalıştığımıza bakarsanız, "tuttu" lafı pek yerine oturmuyor.

Osmanlı'nın külleri arasından doğduktan sonra hiçbir şey yapılmadı, demek istemem. Bu haksızlık olur. Evet, küller arasından yeniden doğuştur yaşanan. Ama keşke formatları daha sağlıklı belirlenebilseydi.

"Tek millet"in mayası ne olsun? Keşke İslam'ı bu kadar geriletmeseydik, azaltmasaydık. Allah'a şükür bu ülkenin tüm farklı kavimleri, kurulu düzene rağmen, İslam aidiyetini sakladı, isterse bir türbeye dua okumak seviyesinde olsun, isterse bayram namazından heyecanlanmak şeklinde.

"Tek millet"in ruh dokusunun adını koymaya tereddüt ediyoruz, evet. Ama araya araya bulacağız, bulmalıyız. Başka çaremiz yok.


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları