Yavuz'u tartışırken...

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 20:14
YAZI
A
 -Sünni dünyada Yavuz Sultan Selim, asla "Sünnilik adına" Aleviler'e karşı kıyım uygulayan bir padişah olarak algılanmaz. Yani Yavuz Selim dendiğinde akla "Sünnilik aksiyoneri" gelmez.
-Yavuz'un Şah İsmail'le mücadelesi, bir Sünnilik-Alevilik mücadelesi değildir. Şah İsmail'in, Aleviliği Osmanlı'nın"yumuşak karnı" olarak telakki edip, oradan bir "istila"hareketi geliştirme hesabına yönelmesine cevaptı.

-Kendisi de bir Alevi olan Reha Çamuroğlu'nun "İsmail"romanı, bu "Şah İsmail" profilini yeterli açıklıkta ortaya koyar, dileyen Alevi vatandaşlarımız oradan okuyabilirler.

-"İç kanama" diye nitelenebilecek problem nerede çıkmıştır,Şah İsmail'in fesat hareketine, içeriden katılımların oluşmasından sonra çıkmıştır. O dönemde Pir Sultan Abdal gibi zatların "Gidelim Şaha Şaha" gibi deyişlerle içeride Şah İsmail'in misyoneri gibi rol üstlendikleri biliniyor. Dolayısıyla ortada bir mezhep sorunu değil, bir güvenlik sorunu vardır.

Şah İsmail misyonu

-Şöyle düşünelim: İran ya da Suriye kalktı, Türkiye'deki Aleviler'i örgütlemeye yöneldi ve onlardan da şu veya bu örgüt, Türkiye'nin bir bölümünü İran'a ya da Suriye'ye bağlamak için harekete geçti, ne yaparsınız? Bu durumda ortaya bir mezhep sorunu değil, mezhep kimliğine bürünmüş güvenlik sorunu çıkar.

-Bunlar tarihi gerçeklerdir ancak Alevi vatandaşlarımızın, Yavuz'a mezhep duyarlılığı ile baktıkları da bir vakıadır. Bilmiyorum şu anda, o dönemdeki "Şah İsmail misyonu"na nasıl yaklaşmaktadırlar ya da içlerinde, o dönemdeki "Şah İsmail misyonu"nu onaylamak gibi bir his varsa, bunu ülkeye aidiyet noktasında nasıl görüyorlar? Bunlar tabii ki sorundur.

-Bütün bunlara rağmen ben, İslam dünyasında bir Sünni-Alevi gerilimi çıkmasının, bu fay hattının derinleşmesinin, kan akmasının bu coğrafyada yaşayan hiç kimseye hayır getirmeyeceği inancındayım.
-AK Parti iktidarının, yakın geçmişte yürüttüğü "Alevi açılımı"nı çok önemsedim. Bu açılımın CHP tarafından değil de "Sünni karakteri belirgin" olan AK Parti tarafından gerçekleştirilmesini ayrıca önemsedim. Kırılmayı AK Parti tedavi etsin, bu daha iyi olur diye düşündüm.
-Faruk Çelik'in inisiyatifinde ve Necdet Subaşı'nın koordinatörlüğünde yürüyen hareket bir hayli ilerledi ama sonuçlanmadı.

Çözüm süreci ihtiyacı

-Akil İnsanlar Heyeti çalışmasında temaslarımızın bir boyutu "Alevi kesim"le ilgili oldu. Görüldü ki, o alan için de bir "çözüm süreci ihtiyacı" çok açık olarak ortaya çıkıyor. Evet, o alanda silahlı bir çatışma görülmüyor ama fay hattının daha kolay onarılabilir olduğunu söylemek de zor. Hatta başka alanda gibi gözüken silahlı hareketlerin bir bölümü, yine Alevilik zeminindeki öfke birikimini kullanıyor.
-Bunun yanında yurtdışındaki birtakım yapılanmalarda da bazı devletlerin Türkiye'ye karşı hesabının Alevilik gerilimi üzerinden yürüdüğü gerçeğini görmek lazım.

-Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tarihinin gerçekten büyük isimlerinden birisi. Ben onun "Bu dünya bir adama çok iki adama az" sözünün, bir cihan devleti ufkunu seslendirmesi bakımından dikkat çekici olduğunu düşünmüşümdür.

-Ama onun isminin üçüncü köprüye verilmesi hususunda eskilerin diliyle "Fihi nazar-Bir düşünmek gerekir" derdim.

-Alevi vatandaşlarımızın tavrına gelince, orada da Osmanlı ülkesini istilaya oynayan ve bunun için insanların mezhep aidiyetini kullanmaya yönelen "Şah İsmail'in oyunlarını görmek" gibi bir duyarlılığın olması sağlıklı olur.


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları