Suriye'den öte bir şey

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 22:29
YAZI
A
 Dünya nihayet Esed'in cinayetlerine bir askeri müdahaleyle "dur" deme noktasına geldi. Anlaşılıyor ki müdahale, Türkiye'nin ve bazı İslam ülkelerinin de katkısıyla bir "Batı askeri harekâtı" tarzında olacak.
"N'oldu, diye sorular geliyor, İslamcılar Batı'ya muhtaç oldu, Batı müdahalesini meşru görmeye başladı, bunu nasıl içlerine sindiriyorlar, bunu nasıl meşrulaştırıyorlar, bu kendi kendini inkâr değil mi?" En yakınlarımız da "Bu müdahale tarihin Müslümanlara istihzasıdır" diyor.

İslam coğrafyasındaki Batı operasyonları evet, onur kırıcı. Sömürge siyasetinden bağımsız değil. Neticelerinden bu coğrafya adına emin olunacak hadiseler değil. Ama bir noktada onu beklemek, çağırmak, onaylamak zorunda kalınabiliyor. "İslamcı" olun olmayın, bu coğrafyanın insanı olarak, süreç sizi böyle bir müdahaleyi kaçınılmaz olarak görmeye zorluyor.

Doğrusu, bu olgularda, birbirimizi kendi ilkelerimizle çelişme suçlamasına yönelmeden önce İslam coğrafyasının başına tarihin hangi sürecinde ne geldiğini görmek, başa gelen bu olgunun tüm coğrafyaya, herhangi bir insanı istisna etmeden nasıl bir bedel ödettiğini dikkate almak ve bunun içinden nasıl çıkılacağına kafa yormaktır.

Açık veya örtülü bir sömürgeleştirme operasyonuna maruz kalmışsınız. Ve herkes bedel ödemiş.
Kimimizi zalimleştirmiş bu sömürgeleştirme süreci, kimimizi mazlum hale getirmiş. Zalimleştirmiş, çünkü sömürgeleştirmenin uzantısı haline getirmiş. Mazlumlar safına sokmuş, çünkü sömürge statüsü demek, zaten zalim bir yapı demek.

Coğrafyanın direnişi

Bu coğrafya, 100 yıldır bu statüden kurtulmaya çalışıyor. Bu bir noktada kimi zaman kendi zaliminizden, kimi zaman kendi şartlanmışlığınızdan kurtulmak demektir.

Bana göre bu kurtuluş iradesinin ana dinamiği, bu coğrafyanın ana dokusunu oluşturan Müslümanlıktır.

Sömürgeciliğin en büyük tahribatı da bu coğrafya toplumlarının Müslüman karakterine yönelik tahribattır.

Dile kolay, aşağı yukarı 100 yıllık bir operasyondan ve ona karşı toplumların direnişinden söz ediyoruz.

Coğrafyadaki "İslami gelişmeler" aslında, sömürgeleştirme sürecinden kurtulma iradesinin yansıması. Çünkü İslam'ın olmazsa olmazı, özgürlüktür.

100 yıllık süreçte ülkelerin bağımsızlığını kazanması, siyasi sistemlerini sömürgeci karakterden kurtarması, halk iradesinin belirleyici hale gelmesi, yönetici kadroların halk iradesi ile paralel istikamette oluşması, İslami kimliğin özgürlük duygusunu besleyici nitelikte yeniden elde edilmesi, bu süreçten etkilenen toplum kesimlerinin zihniyet karmaşasının aşılması ve bütün bunlar olurken, alan kaybetmek istemeyen sömürgeci dünya ile ilişkinin sürdürülmesi...

Bunlar, son 100 yılda İslam coğrafyasında yaşanan hercümercin doğuş zeminidir.

Türkiye'nin konumu

Son on yılda, uzun mücadelelerin sonucu, Türkiye'de bir halk iradesinin siyasi cisimleşmesi gerçekleşmiştir. Bu, bana göre İslam dünyasının büyük kazanımıdır. Ve İslam dünyasındaki değişimler için önemli bir dinamiktir.

Bana göre, "Sömürgecileri her şeye kadir gibi görmek, Türkiye'nin oyun kurucularını hafife almak ve her durumda sömürgecilerin galip geleceğini düşünmek de, sömürgecilerin yüklediği bir bilinç durumu mudur" gibi bir sorgulamayı yabana atmamak gerekiyor.

Suriye'de ve Mısır'da, Türkiye'nin gerçekleştirdiği "insani sorgulama" hiçbir anlam taşımamış mıdır? En azından bu güçlerin İslam dünyası ile ilişkilerinde ihmal edilmez bir handikap oluşturmamış mıdır?

Ben kaç zamandır soruyorum: "Obama bugün gelip Türkiye'de ve Mısır'da, İslam dünyasına hitap edebilir mi" diye. Olay, Suriye'den ötedir. Mısır'dan ötedir. Herkes zihin formatlarına bir kere daha baksın.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları