42 yıllık edebiyat öğretmeni..

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 09:41
YAZI
A
 42 yıllık edebiyat öğretmeni, Emekli eğitimcinin üzüntüsü

  

Bu haftaki sürpriz ziyaretçilerimizden birisi bu devlete 42 yıl edebiyat öğretmeniolarak hizmet veren emekli bir eğitimci büyüğümüz idi.

Biz arkadaşlarla Uğur Böceği’nin bu haftaki sayısının kapak çalışmasına öyle dalmışız ki yanı başımızda “Uğur Bey’le görüşecektim” diye bir ses duyunca irkildik.

Evet bu beyefendiyi bize değerli büyüğümüz Seyit Küçükbezirci abimiz yönlendirmiş.

Çünkü emekli edebiyat hocamız son 15-20 günde arka arkaya yaşadıklarından çok etkilenmiş ve üzülmüştü.

Karşılaştığı ve arkadaşı Seyit abimize yaşadıklarını yazması için anlatmaya başlayınca da Seyit abimiz “Sen Memleket Gazetesi’ne git bunları Uğur Bey’e anlat. Yazarsa ancak o yazar” diye adres olarak bizi göstermişti.

İyi niyetle kapımızı çalan her insanımızın olduğu gibi bu hocamızın da başımızın üstünde yeri vardı. 

Hele hele hocamızı Seyit abimiz gönderdiğine göre bu yer tartışılmaz oluyordu.

Hemen işi gücü bırakıp çilehanemize geçtik.

Hocamız çay teklifimizi bile kabul etmedi “Siz çalışıyorsunuz vaktinizi almayacağım” diyerek son iki haftada başından geçenleri tane tane anlatmaya başladı.

“15-20 gün oldu. Karatay Medresesi’nin karşı tarafında kaldırımda yürüyorum. Bir bisikletli arkadan geldi ve selesine enlemesine koyduğu kalas ile çarptı. O kavşakta sürekli duran polis otomobili ve polisler var. Hemen onların yanına koştum. ‘Bakın bu adam bana çarptı ve kaldırımda bu kadar insanın arasından bisikletle gidiyor’ dedim. Polis arkadaş “155’i ara” deyince dondum kaldım. Çünkü o an sözün bittiği an idi.

Yani polisin gözü önünde eğer benim gücüm yeterse o kalaslı adamı durduracağım. Bir yandan da 155’i arayacağım. 155 gelecek ve bu polis ekibinin önünde kim haklı ise işlem yapılacak.”

Hocamız anlatmaya devam ediyordu. Tabii biz de hem dinliyor hem de not almaya çalışıyorduk.

“Rauf Denktaş Caddesi’ni biliyorsunuz. Buradaki kaldırımlar ancak 1 metredir.  Zaten reklam panoları filan da var. Yani dar bir kaldırım. Alaaddin İlkokulu’nun köşe tarafında da bir mobilya mağazası var. Mobilyalar kaldırımı kaplıyor. Adam nerede ise yola da koyacak. Oradan geçerken bir zabıta gördüm. Hemen durdurup esnafın yaya yolunu nasıl kapattığını anlattım.  Dahası anlatmaya çalışırken zabıta ‘Biz Selçuklu zabıtasıyız. Burası Büyükşehir’e ait’ demez mi? Bu Salı,Uğurlu Pazarı’nda alış veriş yaparken bir amir gördüm. Zabıta amiri. Yıldızlı idi. Kibarca durumu bir kez daha ona anlatmak istedim. Beni dinledi ve ‘Size bir telefon vereyim orayı arayın’ dedi. Verdiği numarayı görünce ‘Ben burayı defalarca aradım’ dedim. Bunu söyleyince bozuldu. Bu kez bu numarayı aradı, kendisini tanıttı. O günden sonra bakıyorum. Mobilyaları yaya yoluna koymuyorlar.”

……………..

Hocamızın demek istediğini anlamıştık. Hocamız hiç yorum dahi yapmadı. Giderken sadece tebessüm etti ve “yazabilirseniz memnun olurum” dedi ve gitti.

Biz de yazdık ama bu yazılanlardan kim memnun olur onu bilemiyorum.

VATANDAŞ TAKİPÇİ

Biz bu satırları daha yazmaya başlamamıştık ki Meram Araştırma Hastanesi’ne giden veya orada ikamet eden iki vatandaş arka arkaya aradı.

Her iki okurumuzun da dediği konu üç aşağı beş yukarı aynı idi, “Yazımızın çıktığı gün öğleden sonra hastane çevresi tertemiz hale geliyor. (Yani kural dışı park etmiş araç bırakılmaz). Dün sabah saat 9.20 sularında yine hastane önünde polis ekibi vardır ve ön tarafta hiçbir sıkıntı yoktur. Ancak arka taraf yine karmaşadır.

Sonuç: Önce insan ve vatandaş olarak sorunu sorun olmaktan biz çıkarmalıyız 

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Boş el kartlarımız ile tramvaya binmek için vatmanla kavga etmediğimiz zaman ADAM oluruz

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları