Konya’daki, Konyalıdaki sıkıntı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 03:15
YAZI
A
 Konya’nın güzelliği için, mübarekliği için, yaşanılabilirliği için kitaplar, ansiklopediler yazılsa yetmez.

Ancak tarih boyunca ve günümüzde Konya ve Konyalı’nın en basit ifade ile dedikoduculuğu, fitne ve fesadın gocamanlığı konusunda da yaşanılanların, yaşadıklarımızın kurtuluş formülü yok.

Bu sıkıntılı durumdan biz yaşayanlar kadar, şehri yönetenlerde rahatsız.

Bizleri yönetenler bu dermansız derde çözüm yolu konusunda, gerçekleri acı da olsa çok daha yukarılardan daha gerçekçi görüyorlar.

İşte cumartesi günkü köşe yazımızda Büyük Aymanas Mahallesi’nden gelen bir şikayeti dile getirmiştik. Buradaki bir vatandaşımız elinde belgeler sözleşmeler olmasına rağmen aylardır doğalgazın evlerine gelmediğini belirterek yaşadıklarını okurlarımızla paylaşmıştık.

Aynı gün akşam saatlerinde bu şehri yöneten isimlerden çok sevdiğim ve saydığım, abi olarak gördüğüm bir büyüğüm aradı.

Bu büyüğümüz o günkü yazımıza işaret ederek “Bak Uğur’cum bu şehrin sıkıntısı işte bu. Ancak konuşuruz. Evet bu mahalleden gelen şikayet doğrudur. Vatandaş parasını pulunu verdiği halde elinde de sözleşmesi olduğu halde mağdur olmuştur. Peki ama bunu niye sana söylüyor ki? Bu konuda şikayet mercisi sen değilsin ki. Yani gazeteciler değil ki. Veya bu sorunu birileri ile paylaşmak soruna çare değil ki. Biliyorsun ben de Konyalıyım. Biz Konyalıların en büyük hatası haklarını aramayı bilmemeleridir. Ya da hakkını nerede arayacağını bilmemesidir.

Bu vatandaşın yapacağı tek bir şey var. Sana yazdığı o mektubu götürecek Cumhuriyet Savcısına verecek. Bak o zaman sorunu çözülür mü çözülmez mi? Vatandaşı mağdur edenler kim olursa olsun bir daha aynı hataları yapabilirler mi?”…

Büyüğümüz o kadar güzel konuşuyor, o kadar doğru tespitler yapıyordu ki, bir ara galiba benim not aldığımı fark etti. Dahası ben kendisini dinlemeye başladığım zaman hemen kağıda kaleme sarılıp not alırım. Bunu da çok iyi bildiği için bazı yerlerde “Burası off the record” diyordu.

(Off the record, bir habercilik terimi. Haber kaynağının, gazeteciye kayda almaması şartı ile açıkladığı bilgidir. Haberin, yorumun içeriğinde yer verilmeyecek olan bu bilgi, olayın haber üzerinde çalışan gazeteci tarafından etraflıca anlaşılması için kendisine söylenir. Gazetecilik etiği gereği gazetecinin bu bilgiyi açıklamaması gerekir.)

Bize bu konuda güvendiği için de pek çok detayı anlatıyor bizde yazmamak şartı ile not alıyorduk. Çünkü kendileri de çok iyi biliyordu ki gün gelecek ve bu resmi bilgiler, Konya’nın en üst seviyesinde şahitli konuşmalar kendilerinin de isteği ile inşallah bizim tarafımızdan Konya tarihe not düşülecekti.

Büyüğümüzün bu konuda verdiği en açık ve net durumu şu örnek ile ve de bu konuyu şimdilik noktalamak istiyorum.

Konyalı’nın hakkını ve de bu hakkını doğru yerde aramayı bilmediğini şu resmi rakamla açıklayabiliriz.

Yakın zamanda şehrimize görevli olarak gelen bir hakim beyin tespiti:

Tüketici Hakları Mahkemesi’ne Bursa’da 6 ayda 3 bin müracaat var.

Aynı Tüketici Hakları mahkemesi’ne Konya’da yapılan müracaat ise 1 yılda 400…

KONYA-TV’DEKİ PROGRAM TAHMİNLERİMİN

ÖTESİNDE SES GETİRDİ. ÇOK ŞAŞIRDIM

Kimse yanlış anlamasın ama televizyonlara çıkmayı, radyo programlarına katılmayı inanın artık istemiyorum. Ne olur bunu bir gubuzluk olarak algılamayın. Çünkü size bu satırları yazmaya çalıştığım dün sabah yani pazar sabahının akşamında da inşallah gazeteci yazar ve radyo programcısı kardeşimMehmet Ali Elmacı’nın Ribat FM'deki programına katılacağım. Bir gazeteci için gazetesinde yazmak, televizyonlara çıkmak, radyo programlarında konuşmak, dahası dergi ve mecmualara dosyalar hazırlamak çok büyük zevk veriyor. Dahası ben çok mutlu oluyorum. Ancak tüm bu işleri yaparken olduğu gibi olmak. Yani yaşadığını ifade etmek, gördüğünü duyduğunu söylemesi bugün için çok tehlikeli bir durum. Böyle yaptığınız zaman gazeteci gibi davrandığınız zaman suyun başındakiler tarafından yağmur altında susuz bırakılırsınız(!)

Ya da cendereye alınırsınız.

Yemin ederim Konya’da durum aynen böyledir. Nefes almak, etliekmek yemek kadar büyük zevk aldığım gazetecilik bugün beni, dahası ailemin geleceği için korkutuyor.

Bu kadar lafı şunun için ediyorum. Cuma günü Konya TV’de Mehmet Ali Kayacı’nın hazırlayıp sunduğuNot Defteri programına katılmıştım. Televizyon yöneticileri bizim sohbeti çok beğenmişler ki akşam bir daha tekrarlamışlar.

Sonradan öğrendim ki bir gün sonra cumartesi günü akşam ana haber bülteninde bu programdan bir de özet sunmuşlar. Bunu da cumartesi günü Konya TV’nin akşam haberlerini izleyip beni arayan eş dost tanıdıktan öğreniyordum.  Ama bir şeyi itiraf edeyim ki onlar beni tebrik ettikçe “Cuma günü ben televizyonda ne halt ettim. Yine neler yumurtladım ki. Farkında olmadan neler söyledim?” diye düşünüp gecemi zehir ettim.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Gerçek altın olduğunu kanıtlamak için önce o şeyin gerçek taş olup olmadığını bilmek gerek.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Üniversiteli gruplar tramvaydaki şamataları ile diğer yolcuları rahatsız etmedikleri zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları