Hz. Mevlana’nın evi dünyaya kazandırılacak

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 05:21
YAZI
A
 Güne dün iki güzel insanla başlayınca bu satırları yazmaya başladığım öğle saatlerine kadar son derece huzurlu ve mutlu idim.

Dün sabah ilk sade kahvelerimizi Mevlana Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Yaşar Gül abi ve hukukçu dostumuz Av. Memduh Oğuz Bey ile içtik. Kendileri ile iki haftadır bir araya gelemiyorduk. Ama bunda kabahatli olan ve davete icabet edemeyen bendim. Bu yüzden de kendilerinden defalarca özür diledim. Biz çok şeyler konuştuk. Çok şeyler istifade ettik. Ama bugün bunlardan sadece bir tanesini sizlerle paylaşacağız. 

Bilenler bilecektir Mehmet Ali Uz ve Muhammed Doğan abilerimiz titiz bir çalışmanın ardından Hz. Mevlana’nın evi ve medresesinin bulunduğu yeri belgeleri ile ortaya koymuşlardı. Burayı bilmeyenler duymayanlar için bir kez daha hatırlatalım.

Hazreti Pir’in evi ve medrese alanı şu anda Selçuk Üniversitesi Rektörlük binasının arkasındakiSabah Dershanesi Ahmet Sağır Şubesi’nin olduğu yer olarak tespit edildi. Dahası hani buradan Şems Parkı’na giderken yapılmakta olan katlı oto parkın filan yapıldığı alan için de medresenin bahçesi olarak gösteriliyordu. Hatta, hatta bazı araştırmacı yazarlar buraya otoparkın yapılmaması için çok direnmişler ancak siyasi güce engel olamamışlardı.

Hatırlayın katlı oto park inşaatı da temelde çıkan bazı eserler yüzünden bir ara durdurulmuştu. Şimdi ne mi oldu? Vallahi bilmiyorum bildiğim Sayın Başbakanımıza bu katlı otoparkın temelinin de attırıldığıdır.

Neyse şimdi çok açık yazıp dost düşman herkesi harekete geçirmeyelim. Mevlana Üniversitesi-Sabah Dershanesi deyince bilenler bilecektir işte bu cemaat, meğer böylesine anlamlı bir hazinenin üstünde dahası manevi değerine paha biçilemeyecek bir yerde oturuyormuş. Burası Pir’in evi ve medrese alanı çıkınca burayı orijinal hale getirecek tüm belgeler de ellerine olmalarına rağmen konuyu Büyükşehir’e sormuşlar. Tahir Başkan meclis üyelerinin karşı çıkmalarına rağmen burayı Büyükşehir olarak Konya’ya kazandırmak için masaya yumruğunu vurmuş. (!)

Dahası konu Hoca Efendi’ye dahi sorulmuş. Hoca Efendi de “Madem Büyükşehir yapmak istiyor yapılsın” buyurmuşlar.

Bu iş ne zaman ortaya tamamen çıkar bilmiyorum.

Ama ben burada cemaatin tüm aklıselim gönül dostu abilerine şehir adına minnet duygularımı iletmek istiyorum.

Çünkü eğer cemaat bu işin manevi mirasına konmak istese, kimseye vermez parası pulu olduğu için de kendisi yapar ve “Mevlana” isminden çok büyük manevi rant elde ederdi.

SULTANLARIN MUMYALARINI

ALTAY PAŞA ÇIKARTMIŞ

Dün bizi arayan gönül dostu büyüklerimizden birisi de çok değerli abim İbrahim Dıvarcı idi. İbrahim abidünkü yazımızdaki bir hatamızı düzeltiyor ve “Abi Alaaddin Camii’ndeki bu kemik işi 20’li yılarda olmuştu. Bunu İbrahim Hakkı Konyalı’nın kitabında da okuyabilirsin. Burada kemikleri Fahrettin Altay Paşa’nın çıkarttığı söyleniyor.” diyordu.

İbrahim abiden sonra şöyle bir internette dolaştım. Konu ile ilgili olarak yazar Halit Erkiletlioğlu da: “Kümbethane’de bulunan mumyalı cesetlerin, Fahrettin Altay Paşa tarafından defnedildikleri yerden çıkartıldığını ve ortalıkta bekletildiğini belirtiyor. Yıllar sonra olayı öğrendiklerinde adı geçen yere girerek, küçük bir dağı andıran kemik yığınından 25 kafatasının tasnifini yaptıklarını söylüyor.

92 yaşında İstanbul’da ikamet etmekte olan tarihçi yazar merhum İbrahim Hakkı Konyalı’yı ziyaret ettiğimizde Fahrettin Altay’ın 2. Ordu Komutanı olarak Konya’da iken bu kümbeti açtırdığını, muhtemelen mumyalı olan sultan cesetlerini bahçeye çıkartarak parmaklarında değerli yüzükler aradığını söylemesi üzerine, arkadaşım Mehmet Çayırdağ ile birlikte Konya’ya giderek Kümbethane’nin ceset odasına girdik. Birçok kafatası, alt çene kemikleri, göğüs, kol ve diğer kemikler üst üste öbek halinde yığılmıştı.Erkiletlioğlu ve Çayırdağ, önce 25 adet kafa tasını tasnif etmiş. Bunlardan 22 tanesi yetişkinlere, 3 tanesi de çocuklara aitmiş. Kafatasları üstünde baş, yüz ve damak indisi ölçümlerini yapmışlar. Kafatası kemiklerini birleştiren dikişlerin kaynama derecelerine göre yaş tespitinde bulunmuşlar. Bu işlemler yapılırken çok yaşlı olarak ölen 2. Kılıçarslan’ın dişleri dökülmüş kafatası ile Bizanslı Laskaris’in ordusu ile savaşırken başı kopartılarak şehit edilen 1. Gıyasettin Keyhüsrev’in kılıç darbeleri almış kafatasları kesin olarak teşhis edilmiş. Kafataslarından 4 tanesinde kesici alet darbesi bulunmaktaymış. Tespit işlemlerinden sonra içeride bir temizlik yaparak, kafataslarını orada bulunan taş lahdin içine yerleştirip çıkmışlar.

1988 yılı bahar aylarında Kayseri Valisi Yüksel Çavuşoğlu’na durumu arz ettik. Çavuşoğlu da döneminKonya Valisi İhsan Dede’yi aradı. Daha sonra öğrendik ki, İhsan Dede, ceset odasına yeni lahitler yaptırarak kemikleri koydurmuş. Türbenin kapı ve pencerelerine de bakım yaptırmış. Bu onarım sırasında sultan kemiklerinin köpekler tarafından yendiğine dair çıkan haberleri doğrulayan herhangi bir şey duymadık. Ancak 2. Ordu Komutanı Fahrettin Altay zamanında, cesetlerin kümbet bahçesine çıkartılarak ortada bırakılıp tahrip edildiği biliniyor. Çünkü Prof. Dr. Osman Turan ile İbrahim Hakkı Konyalı ve Ahmed Tevhid bey bu olayı doğrulamaktadır” diyordu…

Bu arada Valilik de dün konu ile ilgili bir yazılı açıklama yaptı. Bu açıklamayı da haber olarak basından takip edebilirsiniz. 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

İnsanı öldürmeyen şey onu güçlü kılar.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bozuk sinyalli araçlar ile yola çıkmadığımız zaman ADAM oluruz

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları