Hz. Mevlana, yeşil kubbe derken...

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 19:17
YAZI
A
 Hz. Mevlana, yeşil kubbe derken Aşık Şem-i’yi yeterince tanıyor muyuz?

Siz değerli okurlarımızdan bir kez daha bir değil bin kere Allah razı olsun.

Eğer sizler olmasanız bizim bu bilgilerden, bu insanlardan nasıl haberimiz olacaktı?

Velinimetimiz olan siz dostlarımıza, okurlarımıza teşekkür ederek bugün benim de okudukça bilgi sahibi olduğum bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.

Çok sevdiğim ve bize inanan bir abimiz geçen gün iki fotoğraf getirdi.

O fotoğraflar şunlardı;

 

foto-1-027.jpg

foto-2-024.jpg

Sordum “Abi mezar nerede? Bu kimmiş?” …

Abimiz anlattı hani Yeşil Kubbe’yi Üçler Mezarlığı tarafından gören cephede yani kaldırımın üzerinde bir kabir var.

Bizler ve de bizim gibi cahiller kim olduğunu bilmese de bu kabri görünce dönüp bir de buraya bir Fatiha ve 3 İhlas-ı Şerif okuduğumuz zat kimmiş diye de dün bir şeyler öğrenmeye çalıştım. 

En sonunda bu zat ile ilgili bilgi notlarını abimiz İhsan Kayseri’nin yazılardan aldım ve sizlerle paylaşmak istedim.

Bu zat yani Aşık Şem’i Konya’mızın ilk Belediye Başkanı (İhtisap-Çarşı Ağası) sınırsız ve doyumsuz bir Mevlana sevgisi olan halk aşığı şairlerindenmiş.  “Aşık” ismini kullanan Aşık Ahmet 1782 tarihinde Konya’nın Pisili Semtin Yunusoğlu Mahallesi’nde dünyaya gelmiş.

Pir Esatoğlu Hacı Hüseyin Hoca Efendi’nin sülalesinden gelen Aşık Ahmet 57 yıl bu alemde misafir olmuş ve 1839 yılında ebedi aleme göç etmiş.

Helvacı Mehmet Usta da Konya’nın ilk helvacılarındanmış. Daha önce helva yapanlar Rum ve Ermeni ustalarmış. Mehmet Usta da bu kişilerin yanında yetişmiş ve iyi bir helvacı olunca işyeri açıp Konyalılara helva yapmaya başlamış.

Mehmet Usta oğlu Ahmet’in de iyi bir helvacı olmasını istemiş ve yanına çırak olarak alıp yetiştirmek istemiş. Fakat Ahmet helvacılıktan ziyade saz çalıp şiirler söylemek için sık sık babasının işyerinden kaçarak türbe önündeki “Aşıklar Kahvesi” ve buğday pazarı civarında bulunan “Ayakçılar Kahvesine”gidiyormuş.

Aşık Şem’i hiçbir zaman baba mesleği olan helvacılığa önem vermemiş. İrticalen şiirler söylemeye başlamış.

Mevlevi dergahının postnişini Mehmet Said Hemdem Çelebi manevi duyarlılığı ve görevlerinin yanı sıra başta Aşık Şem’i olmak üzere o tarihte Konya’da bulunan aşıkların elinden tutmuş, onları yüceltmek için destek vermiş.

Dilden değil özden bir Mevlevi olan ve her fırsatta Mevlana’ya olan aşkını dile getiren Aşık Şem-i’yePostnişin Mehmet Sait Hemden Çelebi, Mevlana asistanesi için kurulan Celaliye Vakfı’na gelen gelirleri toplam görevleri kendisine vermiş. Hem gezgin olması hem de sazıyla sözüyle hakkı aydınlatması için verilen bu görevi Aşık Şem’i kabul etmiş. Celaliye vakıflarının gelirlerini toplamak için diyar diyar gurbet gurbet hem gezmiş hem söylemiş hem sazının tellerini arkadaşlık etmiş.

Konya ve çevresinde şiirleri dilden dile dolaşan Aşık Şem’i aşıklık mesleğini halk arasında büyük bir manevi nüfusa erişmiş. Mevlana dergahlarının merkezi olan ve ASİSTANE denilen dergahın diğer yerlerinde de takdirle karşılanmış şöhreti büyüyüp bütün yurt çapına yayılmış.

Aşk eri gönül eri Aşık Şem’i gönlünden hacca gitmek istiyor adeta yanıp tutuşuyor fakat bu arzusunu bir türlü kimseye açamıyormuş. Bir gün aşıklar kahvesi olan sulu kahvede neyzen Hulusi Dede ile oturup sohbet ederken bir derviş giriyor garip bir tavırla aşkı niyaz ederek bunların yanına oturuyor ve“Burada erenler bir Aşık Şem’i varmış onunla muhabbet etmek istiyorum” diyor.

Neyzen, Hulusi Dede’yi Mevlevi kulaklı olduğu için de onu Aşık Şem’i zannediyor.

Aşık Şem’i esnaf kıyafetli olduğu için hiç ses çıkarmıyor ve Hulusi Dede, “buyurun sohbet kapısını açın diyor oradan içeri girelim” diyor. Konuk derviş gür bir sesle bir şiir okuyor bu şiiri kahve ocağında işiten Aşık Derli duvarda asılı duran sazı kapıyor ve Aşık Şem’i’nin kucağına atıyor. Aşık Şem’i sazın tellerine şöyle bir dokunuyor derinden bir nefes aldıktan sonra şiirini okuyor.

Bu şiiri dikkatli bir şekilde dinleyen bir konuk şair sessizce ayağa kalkıyor ve kahveden çıkıp gidiyor bir daha görünmüyor.

Neyzen Hulusi Dede, Aşık Şem’i ile konuk dervişin arasında geçen bu olayı akşam Hemdem Çelebi’ye anlatılıyor divanı okuyan Hemdem Çelebi konağına Aşık Şem’i’yi davet ediyor. Hacca gitmesi içinde maddi para yardımı müjdesini veriyor.

Aşık Şem’i 1826 yılında hac yolculuğu başlıyor. Mukaddes topraklara ulaşıyor yüz sürüyor bu topraklara. Gece gündüz tavaf ediyor. İbadetini yapıyor ve hacı olduktan sonra da Konya’ya dönüyor.

Oğlu Mustafa’nın askere alınması üzerine Aşık Şem’i’yi bir hüzün kaplıyor. Sazını sözünü bir kenara bırakmak istiyor fakat bir türlü bu isteğine erişemiyor. Aklı fikri oğlu Mustafa’dadır. Oğlu Mustafa İstanbul’da asker olduğu için hem onu görmek hem de Konya’dan saz ve söz arkadaşı olan Silleli Aşık Sururi’yi görmek için İstanbul’un yolunu tutar.

Burada Padişah 2. Mahmut tarafından saraya davet edilen Aşık Şem’i sarayda da şiirler söyler. Aşık Şem’i bir şiirin nakarat kısmında “Ayrılırsa yavrusundan ceren ağları” tekrarlar durur. Kafes arkasından Aşık Şem’iyi dinleyen Valide Sultan padişaha haber gönderir ve Aşık Şem’inin padişahtan bir şeyler istediğini hatırlaması üzerine konu açılır ve Aşık Şem’i’nin biricik oğlunun asker olduğunu, affedilmesini ister. Bunun üzerine padişah 2. Mahmut Aşık Şem’i’nin bu isteğini yerine getirir ve Mustafa’yı affeder.

Aşık Şem’i’yi bir mükafat vermek ister padişah. Yıl 1830.

Aşık Şem’i Konya’ya İhtisap-Çarşı ağası Belediye başkanı olarak atanır. Böylece Konya tarihinde belediyecilik de başlamış olur.

Aşık Şem’i vefat edinceye kadar Konya’da Belediye Başkanlığı görevini sürdürür. Aşık Şem’i 1837 yılında çok ağır bir hastalık geçirir bu zamanda içerisinde de Mevlana dergahı Postnişini ile görüşür ve Kubbe-i Hadra’nın gölgesinde bir yerde mezarının olmasını arzu eder.

Devriş Hasan ve Devriş Burhan dedelerin bunu bildiğini söyleyip vasiyet etmiştir. Ve birde kıta yazarak mezar taşını yazılmasını istemiştir.

…………….

Ve üç gün hasta yatağında yattıktan sonra da bu alemden öteki aleme göç eder. Vasiyet üzerine de Kubbe-i Hadra’nın gölgesine defnedilir.

…………..

Merhumun hayat hikayesini çok farklı yerlerden uzun uzadıya okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz.

Veee bugüne geldiğimiz zaman bizim bu zata verdiğimiz değeri de fotoğraflardan görüp ya da yerine gidip görebilirsiniz.

Biz böyle bir değere bugün böylesine teknolojiye ve dünya görüşüne sahip iken daha güzel bir değer veremez miyiz?

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, yazı kalemin oynamasıyla yazılıyor sanır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kavşaklara uyanıklık yaptığımızı sanıp ters yönden girmediğimiz zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları