Konya’nın ortak aklı bu mu?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 03:21
YAZI
A
 Konya Ticaret Odası’nın seçimleri için artık geriye sayım hızlandı. Aylar değil günler ve saatler var. Şu anada kadar nerede ise 1 yılı aşkın süredir, iki Başkan adayı var.

Biri mevcut Başkan Sayın Selçuk Öztürk, diğeri ise Meclis Başkanı Sayın Seyit Karaca.

Bir de resmen ortaya çıkmaza bile, bize aday olduğunu açıkça beyan eden Sayın Mahir Çınar.

Yaklaşık üç hafta önce Başkent’te iken bu konu ile ilgili bir şeyler sezer gibi oldum. Sanki seçimler yaklaşırken, “Şehrin birliği bütünlüğü adına ortak bir liste çıkartılacak ve nerede ise bir yıldır Başkan adayı diye ortalıklarda dolaşanlar, dahası bildirimler sunup açık açık kendilerini ve görüşlerini STK’lara basına anlatanlar ya birisinin Başkanlığı adı altında toplanacaklar ya da bunlarında üstüne yeni bir isim konulacak” gibi geldi.

Allah var ya bu görünen senaryo yüzde yüz doğru da olsa artık geç kalmıştı ve isimleri Konyatarafından konuşulan adaylar için iğrenç bir senaryo idi.

Çünkü bu isimler yani başkan adayları, kapalı odalarda, nargile salonlarında, sohbetlerde kime ne dedi bilmem, bilemem.

Yalnız birinin diğeri için ne dediğini ben biliyorum. Bir de Cenab-ı Allah’ım buna şahit.

Gerisi de hiç umurumda olmaz.

Sonra geçen hafta Sayın M. Ali Çelik’in basına yansıyan demecine görünce içimden koskocaman bir“annaaaah” çektim.

Yanmıştı güzelim gülüm keten helva.

Eğer bu iş tutarsa sözüm ona Konya yanmayacak hatta kurtulacaktı. Bölünme olmayacaktı. Gıybet, fitne, fesat ortadan kalkacaktı…

Acaba mı ki?

Hiç kimse kusura bakmasın. Ve de küsmesin. Alınganlık filan da göstermesin.

Bu satırları yazmadan önce öğle saatlerinde Sayın Seyit Karaca Bey’i aradım. Böyle bir gelişme olduğu yönündeki duyumlarımı, hatta Sayın vekilimiz Mustafa Kabakcı’nın da böyle bütünleştirici bir misyonu oluşturma yönündeki duyumlarımı bire bir kendisine aktardım.

Seyit Karaca böyle bir sürecin doğruluğunu onaylarken, bir yıldır kendisini aramayan Sayın Kabakcı’nın kendisini aradığını Selçuk Öztürk ile bir araya gelip görüşme yönünde kendisine tavsiyelerde bulunduğunu filan da söyledi.

Ardından Sayın Selçuk Öztürk’ü de aradım. Biz bu satırları yazarken Sayın Öztürk telefonumuza dönmediği için kendisinin bu konudaki duruşunu öğrenemedim.

Dolayısıyla aşağıda yazacağım satırları Sayın Selçuk Öztürk’ün yüzüne çok daha acı şekilde söyleyemedim.  

Seyit Karaca ile sohbetimizde belki de bir gazeteci(!) ile konuştuğu için renk vermemeye çalışmış olabilirdi.

Bu yüzden de kelimelerini tartıp söylüyordu. Sonuçta bende oluşan kanaat birisi(!) “tamam” dese Seyit Bey bu işe hıı diyecek gibime gelmişti. Kızdım ve kendisine çok daha net ifade ettim, “Abi ortak akla, şehrin menfaatlerine hepsine tamam. Ama geç kalmadınız mı? Eğer sizler bu saatten sonra bir listede birleşir iseniz. Ya da bir başka isim altında olursanız hiç kusura bakma ama artık sen benim için bittin. Haaa aynı duruma Sayın Selçuk Öztürk de onay verirse. O da bitmiştir. Bu işe tamam demek için geç kaldınız” dedim.

Kusura bakmayın ama ben hala aynı yerdeyim.

Bugün bu birlikteliğe “peki” diyecek adam(!) dün başka türlü konuşmayacaktı. Kimse birbiri ile köşe kapmaca oynamamalıydı.

İşte bu şehrin sıkıntısı budur beyler.

Her iki isminde örnek aldığı isim Sayın Başbakan değil midir?

Sayın Başbakan’ın Türkiye meselelerinde değil Dünya devletleri ile masaya otururken en büyük sermayesi ve kozu dik duruşudur. Taviz vermeyişidir.

Doğru bildiği, yanlış bile olsa o noktada “Kasımpaşalılığı’dır”.

Seyit Karaca ne kadar politik olursa olsun, ne kadar ticaret yaparsa yapsın benim için şahsiyetli bir kişidir.

Selçuk Öztürk’ün aynı şekilde elbette siyasi kimliği vardır. Üstelik karnını ailesini ticaretle doyurmaktadır. Benim gözümde Selçuk Öztürk’ü Selçuk Öztürk yapan kusura bakmasın ama ne siyaseti ne de ticaretidir. Yüreğimde adam gibi adam olmasının tek bir yönü vardır o da şartlar ne olursa olsun dimdik durmasını bilmesidir.

Ankara bir şey diyebilir. Siyaset emredebilir. Doğruyu da söylüyorlardır. Asla işin bu yönüne bakmıyorum. Dahası tartışamam bile.

Ama bu girişim için geç değil çok geç kalınmıştır.

Bu tür bir ortak akıl ve birleştirme çabasını geçen yıl kasım ayında Konya görmüş(!) ve acısını yaşamıştır. Daha yaşayacağının da gayri.

Tekrar çok net ifade ediyorum. Yukarıda sözünü ettiğimiz insanlar sıradan sokaktaki sıradan insanlar değillerdir.

Konya bu kişiler ile yürümekte ve şehrin dününe geleceğine yön vermektedirler.

Bir, bu insanlarla bilya boncuk oynar gibi oynamayın.

İki, yaptığınız iş doğru bile olsa zamanında yapın, yaptırın. Zamanı geçmiş bir doğru artık doğru olmaktan çıkmıştır.

Üç, Konya emsal illere bakıldığı zaman niye hep geç kalmıştır ya da kaybetmiştir?

El cevap: Dik duran insanının azlığından.

Sürç-i lisan ettiysek affola…

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

"Bir kişi Allah'tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa Allah da onu başkasına muhtaç etmez.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İnce ve yüksek topuklu havalı bayanlar, Vatan Caddesi’nde demir korkuluklardan atlamadığı zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları