Ben bu kadar gıcık mıyım?

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 02:08
YAZI
A
 Kapalı ve serin bir Pazar sabahında bende fıkralar, güzel hikâyeler yazıp hiç olmazsa siz değerli okurlarımızın yüzünde küçük bir tebessüm oluşturmak isterim. Gel gelelim şehri görmeye, insanlarımızı tanımaya çalıştıkça moralim bozuluyor.

İnanın hiçbir zaman yarısı dolu su bardağına boş diye bakanlardan olmadım. Asla da böyle olmak istemem. Böyle bir durumu istemediğim gibi, böyle tanınmak böyle hatırlanmak ise çok ağırıma gider.

Ancak dünyanın ve insanlığın tüm güzelliğine karşı bazı küçük şeylerin nasıl da biz insanlar(!) tarafından tökezlendiğini görmek ne yalan söyleyeyim çok acı oluyor.

Cuma akşamı Konya-TV’de NOT DEFTERİ programını hazırlayıp sunan M. Ali Kayacı kardeşimizin daveti üzerine bu programa gitmiştik. M. Ali Kayacı’nın ilk kez konuğu oluyorduk. Kendisini de yeni tanıyordum. Program öncesi ayaküstü yaptığımız kısa sohbette bu kardeşimizin Konyaspor’un alt yapısında top oynayan hatta Uğurlarla, Muhammedlerle birlikte yer alan kadroda bulunduğunu öğreniyorduk. Aynı zamanda da semazen olan M. Ali’den bunları dinledikçe kendisine ısınıvermiştim.

Neyse programımız bitti, çiseleyen yağmurun altında tramvayla merkeze indik. Bir süre sonra da Meram Yaka otobüsüne bindik. Otobüs eski model olduğu için cep telefonumuzu kullanmada teknik bir sıkıntı yoktu. Telefonu açtık ve gelen mesajlara bakmaya başladık. Otobüste en arkanın bir önünde ki koltukta idim. Yanımda da kirli sakallı 30 yaşlarında bir genç bardakta ki mısırını iştahla kaşıklıyordu. Biz mesajlara dalmıştık ki yanımızda ayakta dikilen insan bir iki defa sertçe dokununca kafamı kaldırdım baktım. Bize iki de bir çarpan ve ayakta duran orta yaşlı adam iki gözü de görmeyen elindeki beyaz bastonunu katlamış durumda ki bir ama insandı. Hemen yerimden fırladım onu oturttum. Bana Konevi Kültür Merkezi’nde ineceğini söyledi. Beni ise daha önceden ineceğim için benden sonra otobüstekilere sormasını ifade ettim.

Daha sonra o sıralarda oturan herkese öyle öfkeli öyle kinli bakmış olmalıyım ki bir genç yerini vermek istedi. Almadım ve oturmadım.

Akşamın o saatinde yağmurda iki gözü görmeyen bir vatandaş otobüse önden biniyor ve taaa arka kapıya kadar yürüyerek geliyor.  Ve o bir otobüs dolusu adam sayılan yaratıkta bu insana kalkıp yerini vermiyor.

Daha ne demeliydik ki işte biz buyduk. Gerisi palavra.

…………..

Bu satırları yazarken yine çok doluyum.

Çünkü bir saat önce (Cumartesi sabahı saat 9’a geliyor) Zafer tramvay durağından tramvaya binmek için bu bölgedeyim. Yine ince ince yağan yağmurun altında karşıdan karşıya geçmek için bekliyorum. Trafik ışığı yanmıyor ama araçların geçmesini bekliyorum. Bir anda yanımda elinde kocaman bir çöp kovası ile bir adam belirdi. Çöp kovasında ki pis suyu çöp kutusunun yanına kaldırımın üzerine boca ediverdi. İğrenç bir koku ve renk yağmur suyu ile temizlenmeyi beklerken, adam(!)cağız hiçbir şey olmamış gibi arkasını döndü ve yan tarafta ki dükkanına doğru yürümeye devam etti.

Yaz boyunca iki üç kez yazdık. Burada ki esnafın yemek artıkları ve suyunu burada kaldırama dökmesinden dolayı gidip bakın taş renk değiştirdi. Simsiyah oldu. Adam daha dükkanına girmeden millet bu pisliğin üzerinden yürümeye başladı.

İşte biz buyduk.

Oysa 10 metre ileride bir zabıta ve polis otosu vardı.

Peki o görevliler ne yapacaktı?

Bir çöp kovası pis suyu yemeklerin ardından kalan suyu kaldırıma dökmek suç mudur?

Yasayı bilmiyorum ama insanlık adına iğrenç bir suçtur.

Ancak kim ne yapabilirdi ki biz buyuz ve bu işler insanların içinden gelmeliydi.   

………..

Daha fazla can sıkmamak için iki değerli okurumuzun derdini de sizlerle paylaşarak Pazar yazımızı noktalamak istiyorum. 

Bakın Hüseyin Bağcı ne diyor;

“Abicim nasılsın uzun zaman oldu görüşemedik. Sağlığın keyfin yerindedir inşallah. Abi bir kaç gündür kafama taktığım bir olay var, şu trafik lambalarının tepelerine taktıkları süre cihazları, ne oldu bu cihazlara bir malumatın var mı? Takıldı 1 ay çalıştı çalışmadı cihazlardan ses yok abi bu ne aymazlık anlayamadım. O kadar para veriliyor yazık günah milli servet kul hakkı var. Sevgili abicim bu konu ile bir ilgilenirsen, ilgilerin kulağını çekersen sevinirim, trafikte o kadar kolaylıklar sağlıyor ki sende sürücüsün farkındasındır, o cihazların yardımını. Durulacak zamanı biliyoruz hareket edeceğimiz zamanı ayarlıyor idik çalışırken. Neyse abicim Allah'a emanet ol sağlıcakla kal.

İbrahim Koçak kardeşimiz ise bakın neye dikkat çekiyor;

“Uğur Bey Konyaspor’un resmi internet sitesine girerseniz yönetim bölümünün boş olduğun ve aylardır güncelleneceği yazısını görürsünüz. Konyaspor’u 3-5 kişinin yönettiğini biz biliyoruz ama kongrede verilen yönetim listesinin neden hala internet sitesinde olmadığı manidar. Yoksa o yönetim kurulu listesi hayali bir listemiydi !!!

Konyaspor’a olan hassasiyetinizi biliyoruz ve bu konuda küçük bir araştırma yapar ve biz okuyucularınla paylaşırsanız seviniriz”...

……….

Yine siz bize bakmayın bu tatil gününün tadını çıkarmaya çalışın.

İyi pazarlar.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Belediye otobüsünde yediğimiz şekerin, pastanın, mısırın çöpünü otobüsün içine atmadığımız zaman ADAM oluruz.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Dinin esası, emaneti yerine vermek ve sözünde durmaktır.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları