Kendime resmen yuuuh diyorum

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 18.05.2024 15:23
YAZI
A
 Kendime resmen yuuuh diyorum

ben de yiyici gazeteci oldum yaa!

Biz gazeteciler için gazetecilerin bulunmadığı ortamda arkamızdan haklı ya da haksız söylenenleri üç aşağı beş yukarı biliyorum. Çünkü o ortamlarda Allah’a şükürler olsun ki en az bir tanecik bize inanan bir dost vardır. Ve o dost bize bizim arkamızdan söyleneni dost tavsiyesi adı altında bize aktarır.

Gazeteciler kendi aralarında sınıflara ayrılmışlardır.

Bir kısmı yiyici gazetecilerdir.

Bu gazeteciler önce kendi aralarında ikiye ayrılırlar.

Birinci şıkta para yiyenlerdir.

İkinci şıkta ise sadece gurmelerdir.

Bu ekmek yiyicilerin para ile pek işleri olmaz. Dahası ekmeğin yanında parayı da yemeyi beceremezler. Mesela bu şıkta çok sevdiğim bir abim vardı. Kulakları çınlasın bu büyüğüm etli ekmeğin içine doğranacak domatesin bile gölgede yetişmesini isterdi. Mesela etli ekmek içine kebabı sarıp yemeye bayılırdı.

Ama şeker hastalığı denilen illet bu abimi yakalamıştı. Tabii bir taraftan da yaşlanmıştı. Abimiz şimdi çayı şekersiz içiyor ama baklavayı vallahi de billahi de benden fazla yiyor.

………..

Biz mesleğe başladığımız zaman büyüklerimiz bize şöyle bir nasihatte bulunurlardı.  

“İyi bir muhabir olmak istiyorsan, her gün üç yeni isimle tanışacaksın.”

……………

Şimdi bir itirafta bulunmak istiyorum.

Gerçi bu itirafı her bulunduğum ortamda açık açık yüksek sesle söylüyorum. Ama bazılarınız inanmıyor. Şaka filan yaptığımı sanıyorlar. İnanmayanlar için sadece dün yediğimi içtiğimi gezdiklerimi yazacağım. Ve biliyorum ki pek çoğunuz bana yuuuuuh çekerken bazılarınızda bana sövüp sayacak.

Benim bugünkü yazımı okuyan anacığım da yine dizlerini dövüp, “Ahhh oğlum niye böyle yapan. Saman elinse samanlık senin, can boğazdan gelir ama can boğazdan da gider. Hem de  günah. Niye bu kadar yiyorsun?” diye üzülecek.

………..

Eeeee bir taraftan da hepimizin bildiği bir sünnet yok mu?

“Davete icabet etmek” sünnet değil mi? Peygamber Efendimiz, “Biriniz bir davete çağrıldığı zaman, hemen ona gitsin” diye buyurmamış mıdır?

…………

Tekrar başa dönüyoruz. Sadece Çarşamba günü unutmadan yaptığımız ziyaretleri, yediklerimizi (tam menü hariç), içtiklerimizi yazacağım.

Ama bunları yazmaya bir gün yetmeyecek.

Belki iki gün belki üç gün sürecek.

Haaaa laf cambazlığı yapıp uzatmaya kalksam bir haftalık yazı bile hazırlanır.

Ama sizleri daha fazla günaha sokmamak için mümkün mertebe kısa keseceğim. (Belki de yediklerimizin yarısını yazmayacağım.)

…………..

Konya’da bulunduğum sürece evimde en büyük keyfim gün doğarken eşim ile birlikte çay içip kahvaltı yapmaktır. Bizim çay faslı gün doğarken başlar. Eğer çocuklardan kalkan olursa da onlarda muhabbete katılırlar. Günün ilk çayını kocaman fincanda ballı ve limonlu içerim. (Taze nane varsa mutlaka bir tane de nane yaprağı atarım)

Ondan sonra mutlaka mükellef bir kahvaltı yaparım ve evden huzur içerisinde çıkarım.

Ve apartmanın kapısından çıktıktan sonra mesleğimize döneriz dolayısıyla günaha girmeye başlarız.

Dün evde kahvaltı yaptıktan sonra gazetecilikte ilk patronum olan Durmuş Alagöz abimizin daveti ile Hatıp son duraktaki Hünkar Restoran’a gittik. Hatıp’ta bülbül sesleri altında nefis yeşiller içerisinde su şırıltıları arasında bir kez daha mükellef bir kahvaltı yaptık.

Meslektaşlarımız burada nargile faslına başlarken biz Meram Belediyesi’ndeki randevumuz için belediyeye geçtik.

Belediyede özellikle Konya’mız için güzel bir projenin bilgisini aldıktan sonra soluğu Sebze Meyve Hali’nde aldık.

Organik sebzelerden özel besiden hazırlanmış etli ekmek, köfte ve kuşbaşı ile mükellef bir sofraya oturduk. Ev sahipleri Başkan Adnan Pirinç, yönetim kurulu üyeleri Seyit Aslan, İbrahim Dönmez, İsmail Bağcı, İbrahim Muncay, Adnan Kızıldoğan ve Hal Müdürü Mevlüt Doğan idi.

Bu yemekte yeni bilgiler alma adına neler neler öğrenmedik ki?

Mesela Konya’mızdaki iki hal modelinin Türkiye’de bir İstanbul bir de bizde olduğunu öğrendik. Bu iki başlılık işleyiş bakımından hiç de hoş değilmiş.

Hal esnafının sıkıntısı büyük. Kendilerine verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesini merakla bekliyorlar. (Hal konusuna inşallah sonra yine gireriz)

Buradan süratle ayrılarak soluğu Ticaret Borsası’nda Uğur Kaleli Başkan’ın makamında aldık.

Başkan’ın makamında ben limonlu soda ile mevzuya girerken Uğur Başkan kendi elleri ile birbirinden leziz çikolatalardan, lokumlardan, cezeryelerden, bademlerden ikram ediyordu… 

(Yeme içme faslına yarın devam ederiz inşallah)

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Şu deredeki su, kaç kere değişti, yıldızların akisleri hep yerinde.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Eski kunduracılar içindeki rögar kapaklarını çalmadığımız zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları