Yaşayabilene, idrak edebilene bayram her zaman güzel

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 12:51
YAZI
A

Şükürler olsun bir bayramı daha geride bıraktık.

Trafik magandalarına, saygısız ve bencil insanlarımıza, bayramı bayram gibi değerlendirmek yerine kafasına göre yorum yapıp tatil havasında geçirenlere rağmen, ailecek sağlıklı mutlu ve huzurlu bir bayramı daha geride bırakmanın mutluluğu, yine o yüksek tempolu gazetecilik hayatımıza da kısa süreli moladan sonra yeniden başlamanın heyecanı içerisindeyiz.

Annem ve babam Konya dışında oldukları için bayramın birinci günü şehirden ayrılıp onların yanında onların duası ile dolu dolu saatler yaşarken, babamın duasını aldıkça hep ana duasını hatırlatanlar baba duasını niye ihmal ederler ki diye düşünüyordum.

Bu bayram beni etkileyen en anlamlı telefon Sanayi Odası Başkanı Sayın Memiş Kütükçü’nün alosu oldu dersem dostlarım bana kırılmaz değil mi?

Evet Sayın Başkan bayram vesilesi ile bizi arıyordu. Çok etkilendim ve bir o kadar da memnun oldum.Demek ki Sayın Kütükçü ile bir süre önce yaptığımız o samimi sohbet(!) Bizim Başkanla gönül köprümüzü kurmuş.

Telefonla bayramlaşma denilince iki isimden daha söz etmek istiyorum.

Her bayram ama her bayram hiç atlamadan beni arayan iki büyüğüm vardır.

İş ve spor adamı gönül dostu Konya beyefendisi Veli Nurullahoğlu ile yine sanayici, spor adamı, her ne kadar ön plana çıkmama adına dirense de pek çok alanda o derin etkinliğini sürdüren Ali Yeğinabim.

Biz bayram hengamesinde sağa sola koştururken bu iki büyüğüm her seferinde bize “Alo” diyerek bayramımı kutluyorlardı. O anlarda utancımdan kafamdan ter çıkardı. İşte bu kez kafaya koymuştum. O mahcubiyeti yaşamayacaktım. Ve başardım. Bu büyüklerim bana alo demeden ben onlara alo dedim ve yılların mahcubiyetinden kurtuldum.

Yine bu bayram en anlamlı dualardan birisini de Konya dışında tek başına hayatını gerçek bir hanımefendi gibi sürdüren 90’lı yaşlara merdiven dayayan Merhum Silleli Parmaksız Ahmet (Ahmet Sevimli)’in eşi Şerife teyzeden alıyorduk. Şerife teyze beşinci ameliyatı için hazırlık yapıyordu ve iki de bir “Beni çok mutlu ettiniz hakkınızı helal edin” diyordu.

Şerife teyze akranlarının huzurevlerinde ki yaşantılarını anlatıp bir yandan kendi haline dua edip bir yandan da bu yaşlı insanların sokaklarda, oda köşelerinde ser sefil hayat yaşamaksa devletin kontrolünde yaşadıklarını söyleyerek dua ediyordu. O anlarda huzurevlerinde yaşayan insanlar ve yakınları adına canlı canlı empati yapıyordum.

Bizim sonumuz nasıl olacaktı ki?

Bugün yalan dünyanın tantanalı, şatafatlı ve de samimiyetsiz ilişkileri ile kendilerini kandıranlar için nasıl bir hayat sonu vardı?

Bunları düşündükçe her hatıradan ve yaşanmış olaydan kendimize bir ders çıkarmamızın anlamınıdaha iyi anlayabiliyordum.

Bayram “tuzu kuru” insanlar için bayramdı.

Bayram süresince çalışanları da dinlemeye, onları da gözlemlemeye çalıştım.

Ama bunların içinde yine en ders çıkartılması gerekeni ise bizim artık aile dostumuz haline gelen kasabımız Ersin Kasabının o beyefendi ve çalışkan sahibinden geliyordu. Haa açık söyleyeyim bugüne kadar eve ekmek almadığım gibi daha bugüne kadar gidip tek başıma kasaba gidip bir kilo bile et almamışımdır. Bizim evin bu konularda ki reisi eşim olduğu için benim bu yönüm sıfırdır. Sıfırı da bir değer olarak kabul ediyorsanız ben eksilerdeyimdir.

Ersin kasabının müşterileri Konya’nın en kalbur üstü kesimidir. Ama Ersin kasabı bayram süresince müşterilerinin ısrarlı hatta “sende mi zenginledin? Onun için mi çalışmıyor sun?” sözleri ile bayram süresince tam gün mesai vermiş.

Ben bunları dinlerken düşünüyordum.

Kurbanı kim için ve niye kesiyoruz?

Bayramın birinci günü Allah kabul etsin kurbanlarımız kesilmiş. Peki dört gün boyunca niye kasabın kapısına dayanılır da “Şuradan pirzolalık, şuradan kuşbaşı, buradan da biftek olsun” deniliyorsa en iyi şartlarda biz fakir fukara, ihtiyaç sahibi kadar kendimizi düşünüyorduk.

Ve biliyorum ki bunları isteyenlerimizin öğününden ya da gününden et eksik olmaz…

Bunları sadece bayramlık ya da kurbanlık işi için demiyorum.

Parası pulu, hali vakti yerinde olan insanlarımızın yaşam standartlarında birbirleri ile ailecek s….. yarışına bakıyorum.

Olmayanların ise olanlar gibi yaşamak için verdiği anlamsız mücadeleyi izliyorum.

Sonra da o şükreden, halinden mutlu kanaatkar toplum nereye gitti? Diye arıyorum.

Oysa çevremizde ki acımasızlık içerisinde insanoğlunun yaşadıklarına bakıp tüm samimiyetimle bu fani dünyanın cennetinde olduğumu bilip itiraf edip korkumdan gülemiyorum.

Peki bu doyumsuzluk nereye kadar?

Neyse güzel bayram havasından bir anda çıkıp hayatın gerçekleri ile sizleri üzmeyeyim.

Allah hakkımızda hayırlısını versin.

Hepimize akıl, fikir, firaset versin.

Başımızı öne eğecek hatalar yaptırmasın.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hep yukarıda ki insanları görmek ve onlara özenmek yerine zor ve sıkıntılı insanları görebildiğimiz zaman ADAM oluruz. 
ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları