Kelebekler Vadisi hala anlatılamıyor, hala anlaşılamıyor

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 04:54
YAZI
A
 Arka arkaya iki gündür Selçuklu Belediyesi ile ilgili yorumlar yapmamızın altında ne olur bir bahane aramayın.

Bugünkü yazımız tamamen tesadüf, dahası bir okurumuzun dün sabah biraz sonra sizinle paylaşacağımız yorumu dahası sorusundan kaynaklandı.

İsterseniz önce Ahmet ………… Bey’in yorumunu sizlerle paylaşalım;

“Sayın Özteke;

Çevreye duyarlı bir yazar olduğunuzu biliyoruz ve yazılarınızı da facebook’tan takip ediyoruz. Kilistra yazınızı okuduk bu duyarlılığınızı takdirle karşıladık. Bu duyarlılığınızdan cesaret alarak şöyle bir şey sormak geldi içimden;

Kelebekler Vadisi’nin estetik durumu sizce nedir?

Yani estetik bir eser midir?

Merak ettik gezmeye gittik ve hiç estetik gelmedi. Bu konuda da hiç bilgimiz olmadığından “acaba yapanlara haksızlık mı yapıyoruz?” diye düşünmeden de edemedik.

Bir kısmı ahşap, bir kısmı köşeli köşeli metal, bir kısmı beton, boyalanmış metal saçlar, basit basit kelebek resimleri vs…”

***

Ahmet Bey’in bu yorumuna yüzde yüz katılıyorum.

Böyle yorum yapan ne Ahmet Bey ne de falanca bir vatandaşımız.

Kelebekler Vadisi ile ilgili olarak bize de o kadar çok soru, o kadar farklı yorumlar geliyor ki, eğer bir an için kendimizi kaptırıp soruya cevap vermek isteyecek olursak Selçuklu Belediyesi’nin avukatıdurumuna düşüveriyoruz.

Maalesef geldiğimiz noktada Kelebekler Vadisi projesinde Sayın Başkan Altay ile ekibi amacına ulaşamadılar.

Anlaşılamamak konusunda hani bir söz vardır “önce iğneyi kendimize batırıp” hatayı kendimizde arayacak olursak Başkan ve ekibinin şu netleşen adaylık açıklamasının ardından bu konuda yeniden düğmeye basmaları gerektiğine inanıyorum.

Ahmet Bey’in sorusunda benim şahsi yorumuma gelince.

Bu proje bize anlatıldığı gibi, aktarıldığı gibi ve de gösterildiği gibi tamamlanırsa çok yönlü, çok amaçlı ve nefis bir proje.

Mesela geçenlerde Sayın Başkan’ın hala sır gibi sakladığı bir kelebek koleksiyonu vardı ki inanın onlara bakarken heyecanımdan tüylerim diken diken olmuştu.

Bence bugün sorun ya da sorun olarak gördüğümüz konu anlaşılamamaktan mı dersiniz, anlatılamamaktan mı orası bilmem ama işte tam bu ince noktada kesişen bir dert söz konusu.

NUSAYBİN’DEKİ TURİZM REHBERİ

GÖNÜLLÜ ÇOCUKLARDAN BİZİMKİLERE

Sık sık söz ederiz ve yiğidin hakkını da yiğide veririz. Eğer bizim samimi gerçek dostlarımız olmasa bizim böyle Allah’ın her günü ve de yerel yazı yazma şansımız asla olamaz. Bu nedenle de tüm bu dostlarımıza minnettarız.

İşte sık sık çektiği nefis fotoğraflarla zaman zaman UĞUR BÖCEĞİ Gazetemizde bize destek olan dostumuz Mehmet Ali Eren Bey hafta içerisinde şöyle bir hasret gidermek için misafirimiz oldu. Sade kahvenin de eşliğinde şöyle bir geçmişe doğru gidiverdik.

Mehmet Ali Bey mesleğinin yanı sıra sanatçı ruhlu gönüllü fotoğraf sanatçısı ve doğa tutkunudur.

Yakın zamanda da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde idi.

Bu bölgeden de bazı fotoğrafları UĞUR BÖCEĞİ Gazetemizde kullanmış bazılarını da dosyalamıştık. Yani onlarız da önümüzdeki sayılarda kullanacaktık.

İşte Doğu’nun turizmi bizim turizmimiz derken Mehmet Ali Bey yaşadığı bir olayı bize şöyle aktarıyordu.

“Nusaybin’de bir ailenin konuğu olduk. Ailenin reisi baba ilkokul mezunu idi. 2’si erkek olmak üzere 8 çocuğu vardı. Bu çocuklardan 4’ü lise mezunu 4’ü de üniversite mezunu ya da üniversitede okumakta imiş.

İlk gün biz sohbet ederken bir ara gözüm televizyona ilişti. Televizyonda Kürtçe yayın vardı. Ama bizim TRT’nin değil yabancı bir kanal idi. Bir ara sordum “Bu kanal ne kanalı? Bizim kanalı niye izlemiyorsunuz?

Ev sahibi bu kanalın İran’a ait olduğunu Kürtçedeki lehçe farkı nedeni ile bizimkini anlamadıklarını, hatta işte Konya’da konuşulan Kürtçe ile bile anlaşamadıklarını anlattı.

O anda aklıma geldi. “Madem bu kadar farklılık var. Peki o zaman siz niye Kürtçe eğitim istiyorsunuz? Kürtçe eğitimde birlik nasıl sağlanacak?” dedim.

Güldü ve anlatmayla başladı “O laf ağam. Biz Kürtçe eğitim istemiyoruz ki. Çünkü biz çocuklarımıza Kürtçe’yi evimizde öğretiyoruz. Okula gönderiyoruz. Orada da Türkçe’yi hatta İngilizce’yi öğrenmelerini istiyoruz. Kürtçe’yi evde öğrenecek okula gidecek. Öğretmen, doktor, polis asker olacaksa da Türkçe’yi hatta İngilizce’yi öğrenecek” demişti.

Birkaç gün bölgede tarihi bölgelerde gezerken bir baktık küçük çocuklar çok güzel Türkçeleri ile bizim yanımıza gelip “Amca size burayı anlatalım mı?” diyorlardı. Biz peki deyince de güzelce anlatıyorlardı. Hatta ben 5 lira verdim. Bir kız çocuğu “Amca bu çok para” deyip almak dahi istemedi. Nedenini öğrendim meğer herkes bu çocuklara 1 lira veriyormuş.

Sonra çocuklara sordum “Siz bu tarihi bilgileri nereden öğreniyorsunuz”.

Çocuklar anlattı.

Bu çocuklara valilikler, kaymakamlıklar sahip çıkıyormuş. Okullarda bu bilgileri verdirip sonra da yakalarına bir kart takıyorlarmış. Dahası öğretmenleri bu çocukları bölgede kazı çalışması yapan arkeologların yanına gönderip orada çalışmaları görmelerini ve bilgi almalarını sağlıyorlarmış. Bu çok hoşuma gitmişti” dedikten sonra Mehmet Ali anlatmaya devam etti;

“Geçenlerde de Gilistra’da idim. Orada da yanımıza küçük çocuklar geldi. Bilerek birkaç yeri göstererek sordum. “Buralar ne imiş?” Bizimkiler anlatmaya başladı. “Abi burada gavurlar varmış, burada şarap içiyorlarmış. Burası da papazın evi imiş” demez mi.

Gülmekten kırılıyorduk.

***

Evet aslında gülüyorduk ağlanacak halimize değil mi?

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Çocukken Yarın Neler oynayabiliriz diye düşünürdük, şimdiyse yarın hayat bize hangi oyunu oynayacak diye düşünüyoruz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Nalçacı’da yolun en sol şeridindeki güvenlik şeridini kullanıp yola devam etmeyi uyanıklık olarak görmediğimiz zaman ADAM oluruz

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları