Kerim Özkul’un gözyaşları

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 10:38
YAZI
A
 Bizim mesleğimiz yani gazetecilik eğer adam gibi yapılmak istenirse çok iğrenç bir meslektir.

Sakın yanlış anlamayın mesleğin iğrençliği şöyle “hani hayat insanı yaşanılanlarla bir yerlere doğru sürükler ya. Bizim meslekte ise yaşadıklarımızla kendimiz an gelir aynaya bakmaya korkarız”.

…………

“Çok felsefik olmuş ne demek istediğini ifade edemedin” diyorsanız şöyle bir örnek vereyim.

Normal şartlarda her baba yaptığı işten gurur duyar. Canı olan çocuklarının da kendi mesleğini ya da mesleğine paralel bir meslek seçmesini arzu eder. Veya hayal ettiği ama beceremediği mesleği çocuklarının yapmasını içinden geçirir. Bu yüzden de çocuklarını yönlendirmeye çalışır.

Sonuçta o baba bir gün eşini, çocuklarını alır çalıştığı yeri gururla gösterir değil mi?

Hadi Konya’dan geçtik.

Diyelim ki Ankara’dan da geçtik.

Mesleğimde kendi adıma zirve yaptığım nokta İstanbul İhlas Haber Ajansı idi.

Biz bu binaya taşındığımız zaman İstanbul’da bir Sabancı’nın binası konuşuluyor bir de bizim bina.

Bu muhteşem binada bazı çalışanlara özel odalar verilirdi.

Ve o birkaç oda tahsis edilen şanslı isimlerden birisi de ben idim.

Makam aracı, sürücüsü filan…

Anlayacağınız yalan dünyanın yalan neyi varsa yaşıyordum.

İç dünyamda ise öylesine acı gel gitler yaşıyordum ki…

Nur içinde yatsın rahmetli Enver Ören abim, Genel Müdürüm Hasan Erkut Saylan Bey, Hamit Arvas abim benim öyle elimden tutmuşlardı ki holdinge yürüyerek 4 dakika mesafede bir ev vermişlerdi.

Ev dayalı döşeli idi. Yerden ısıtmalı evi ilk defe burada görüyordum. Eve haftada iki kez temizlikçi geliyordu.

Ve ben o günlerde değil eşimin biri lisede diğeri ortaokulda olan çocuklarımın binanın içine değil binanın dış kapısına bile gelmelerine fırsat vermedim.

Tek bir düşüncem vardı “Çocuklarım bu yalan dünyanın büyüsüne kapılmamalılar. Canlarım benim yaşadıklarımı yaşamamalılar.”

…………..

Bu kadar lafı niye etti biliyor musunuz?

İşte şunlar için:

Geçtiğimiz hafta içerisinde birlikte olduğumuz Kerim Özkul Bey ya da izninizle samimiyetimize dayanarak Kerim abi diyeceğim, vekilimizin gözyaşları beni ruhumda böyle isyan ettiriyordu.

Kerim Özkul’u tanıdığımı sandığım yıllarda iyi bir esnaf.

Çok zeki akıllı bir dağlı.

Beyefendi, az konuşan genelde susan dinleyen.

Zaman zaman da karşısında konuşanı dinlermiş gibi yapıp dinlemeyen birisi.

Temiz giyinir ancak giyimde uyum olacak diye bir rahatsızlığı olmaz.

Para kazanırken bile karşısındakine minnet etmeyen tavizsiz bir isim.

Anlayacağınız tek kelime ile dağlı.

Gel zaman git zaman hep birlikte AK Parti’nin kuruluşu, büyüyüşü, iktidar oluşu, iktidarın iktidarı oluşunu izliyoruz.

Kerim Özkul hep o ilk bildiğimiz Kerim Özkul.

Bu arada karşılıklı olarak birbirimizi test ediyoruz.

Laf aramızda ikimizin de suyu sert. Asla taviz yok.

Herhalde 10 yıl geçti. 

Kerim Özkul’un vekilliği artık son. Bundan sonra siyasette olur mu olmaz bilemem.

Tek bildiğim bir şey var onu da itiraf ediyorum.

Alt yapısını, nedenini, sebebini bilemem.

Siyasetin en ballı isimlerinden Kerim abi Konya’yı konuşurken gözyaşları doluyor, gözü kanlanıyor ve göz pınarlarından yaşlar pıtır pıtır dökülüyordu.

Bu benim duvardan tepki gelir, Kerim abiden tepki gelmez dediğim insan; para pul, siyaset için değil Konya’da iktidar iken yapılamayanlar için ağlıyordu.

Bu benim bildiğim veya tanıdığımı sandığım Kerim Özkul değildi.

Bunlar sadece vekil de olsa samimiyetle oturup çok özel şeyleri paylaştığım bir insanda bile yaşadıklarım.

Bunlar da makaslayarak yazabildiklerim !!!.

  

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Otobüs tramvay duraklarında bayanlara yaşlılara saygılı olduğumuz zaman ADAM oluruz

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları