Başkan Konuk’un bu haberini kaçırmışım

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 02:04
YAZI
A
 Geçtiğimiz gün “elimizin boşa çıktığı anlarda ileride okumalıyım” diye ayırdığım metinlere göz atarken Sayın Recep Konuk’un İstanbul’da yaptığı oldukça uzun bir konuşma metnini okumaya başladım. Okudukça zevk aldım. Bir ara gözlerim doldu. Bu metnin haberini hatırladım. Bizim gazetede de “Konya Ovası tarım sektörünün Ferrarisi” başlığı altında yayımlanmıştı. Başlık dikkatimi çekmişti ama ne yalan söyleyeyim içeriğini okumamıştım. İşte bu konuşma metnini satır satır baştan sona altını çizerek okudum. Bu konuşmada Başkan’ın son dönemlerdeki en çarpıcı sözlerini gördüm.

Recep Başkan bizim de kendi kendimize konuştuğumuz, ama bir türlü yüksek sesle dile getiremediğimiz gerçeğe parmak basmış ve sormuş;  

“Peki bu büyüyen Türkiye’de Konya nerede yer alacak?

Nasıl bir rol üstlenecek?

Konya’nın hedefi ne? Somut bir hedefi var mı?

Her şehrin bir karakteri ve karakteristik özelliği vardır.

Ankara bürokrasidir. Antalya turizmin başşehridir. Kocaeli, Bursa Sanayi şehirleridir. İzmir dış ticaretin ana arteridir. Gaziantep, Kayseri, Maraş Anadolu Kaplanları’nın mekânlarıdır. İstanbul, ticaretin, finansın, kültürün, sporun, bilimin merkezidir.

Peki Konya?

Bilim şehri midir? Sanayinin merkezi midir? Ya da nerede olmayı ne olmayı hayal ediyor? Şehir olarak kendimize bir rota çizmeli, geleceğin dünyasında ne ile öne çıkacağız karar vermeliyiz.

…………..

İşte bir şehrin sanayisinden tarımına, turizminden sporun içinde olan hem de her gün kapısına onlarca kişi ve kurumun projelerle ya da başta finans olmak üzere iş diye başvurduğu bir insan yani şehri her gün, her saat yaşayan bir insanın şehir adına en isabetli tespiti.

Konya bu konuda hala kararsız hala rotasız…  

……………

Recep Başkan konuşmasının bir bölümünde benim de “Recep Başkancı” olmamı sağlayan ilk konuyu ise bakın kendi penceresinden nasıl dile getirmiş;

“Biz Ova insanıyız. Ovadan bakınca her şey küçük görünür. Ova problemleri de küçültür, yapılan büyük işleri de. Mesela Toroslar’a Antalya tarafından bakarsanız, haşmetli, heybetli bir dağ görürsünüz,Konya Ovası’ndan bakarsanız, iki adımda aşılacak tepe dersiniz.

Bizim Çumra Entegre Tesisimiz koca ovada bir nokta gibidir. 30 kilometre uzaktan, bir buğday silosu dersiniz, 10 kilometrede silolarıyla bir un değirmenine benzetirsiniz, 1-2 kilometrede fabrika olduğuna kanaat getirir, nizamiyeden içeri girince yapılan işin büyüklüğünü anlarsınız.

Dediğim gibi biz ova insanıyız ve ovaya kondurduğumuz hiçbir şey Ovanın sülietini değiştirmediği, değiştiremediği için bize büyükmüş gibi gelmez. Mesela biz Konya Ovası’na 7 milyonun üzerinde ağaç diktik, bu dünyanın her tarafında ciddi bir rakamdır, ancak Konya Ovası için ovanın yüzeyine çekilen bir çizikten ibarettir.

…………….

Yine Başkan’ın bu konuşma metninde bilmediğim bir şeyi daha öğrendim. Belki benim gibi bilmeyen okurlarımız olur diye bu paragrafı da sizlerle paylaşmak istiyorum. 

“ Ahmet Şerif İzgören’in kitabında okumuştum, 1867 yılında Şirket-i Hayriye’nin yani Deniz İşletmeleri’nin başına Avrupa’dan dönen Hüseyin Haki Efendi getirilir. Hüseyin Haki Efendi çok aydın bir adam. Vapurlara cankurtaran simidi, yolcu şikâyet defteri koydurur. Bir süre sonra, Boğaz’ın iki yakası arasında araçların salla çekilerek taşındığını görür. Bunun üzerine İngilizlere hem araba hem yolcu taşıyacak bir feribot sipariş eder. Dünyada böyle bir örnek olmadığı için İngilizler şaşırır. Bunun üzerine Hasköy Fabrikası baş mimarı Mehmet Efendiyle birlikte üç ayda geminin tasarımını yaparlar. Güvertesi düz, iki tarafa da gidebilen, iki tarafa da kapakları olan tarihin ilk arabalı vapuru. Mimar Mehmet Efendi bir yıl İngiltere’de işin başında kalır, dünyadaki ilk arabalı vapur yapılır ve Boğaz’ın iki yakası arasında kullanılır”…

Başkan bu bilgi notunu da bakmakla görmek, yakınmakla üretmek, lafla icraat arasındaki fark için vermiş…

O metinde beni duygulandıran bölüm için ise yerimiz kaldı. Onu da inşallah bir başka zaman yine sizlerle paylaşırız. 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Denemeyi bilene imkansız yoktur.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Çocuklarımızı öğretmenlerine karşı koruduğumuz kadar sokaktan da korumayı öğrendiğimiz zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları