Sel Sebilin durumu ile ilgili de sıkıntılı bilgiler gelmişti

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 01:47
YAZI
A
 Bize inanın, güvenen dostlarımız, samimi okurlarımız ve şehrimizi yöneten ve Allah’a şükürler olsun ki yazdığımız her yazının değil, harfin bile özelde en güzel değerlendirmesini bizlerle paylaşan şehrin büyüklerinden özür dileyerek yazımıza yine sıkıntılı bir durumla alakalı bir konu ile başlayacağız.

Hazreti Mevlana’yı anma haftası ve etkinlikleri öncesinde özellikle de şehrimize gelen yerli ve yabancı turist akını ile yeşil kubbe ve bölgesinde yapılan çalışmaların çirkin görüntüsü hepimizi üzmüştü.

O günlerde biz de gaza gelmiş pek çok konuyu sere serpe orta yerlere dökmüştük. Bir ara frene basmak hatta bazı bilgileri de arkamıza atmak istedik.

Bu da şehrimizi ve bizleri yöneten büyüklerimize olan sevgi, muhabbet ve saygımızdan kaynaklanıyordu.

Şehremize yeni gelen, Konya’yı ve Konyalıyı yeni yeni tanıyan (Her ne kadar bize uzak birisi olmasa da bu durum farklı idi) Sayın Valimiz Muammer Erol Bey, son yeni dönemi için maddi ve manevi çok farklı bir Büyükşehir Belediye Başkanlığına hazırlanan Tahir Başkan en başta olmak üzere büyüklerimizin tek bir düşüncesi vardı.

O da “Konya’yı en güzel, en iyi yapabilmek”

Biz, bizi yöneten siyasilerimizin, bürokratlarımızın bu düşüncesinden en ufak bir şüphemiz dahi yok. Zaten olamaz da…

Bence en büyük sıkıntı “bilgi kirliliği” hatta “bilgisizlik”…

İşte o günlerden elimizde kalan ve kamu adına da yazıp çizemediğimiz için manevi olarak büyük vebal taşıdığımıza inandığımız bir durumu bugün sizlerle paylaşmak istedik.

Bizler şehrimiz ve köşemizden ne yazarsak yazalım eleştirdiğimiz kişiler bile gazeteci-yönetici ilişkisi dışında hep dostumuz abimiz olmuşlardır. İnşallah da böyle olmaya devam edeceklerdir. Bu görevlerini, makamlarını, o kalın ve sıcak deri koltuklarını bıraktıkları zaman ise bugünlerden çok daha samimi olduğumuzu yaşayarak görüyoruz.

Ancak Cenab-ı Allah bize gazetecilik gibi mükemmel bir mesleği görev kaldı. Bizleri bununla imtihan ediyor o zaman biz de şehrimiz ve insanımız adına hiçbir zaman bazı kirleri (Eğer ki kir ise) halının altına süpürüp gidemeyiz.

Hadi şimdi o günlerdeki havuz meselesini bir hatırlayalım.

Hah işte tam o günlerde minik kuşlar türbenin avlusu içerisinde bulunan Selsebil’in Çin graniti ile yapılmış acar hali(!) nin görüntüsü bize ulaştırıvermişlerdi.

O günlerde Hazret, şehrimiz ve yöneticilerimiz adına sıkıntılı dahası üzüntülü idik. Kimseye zarar vermek dahası kimsenin hakkında şüphe dahi uyandırmak istemiyorduk.

Ama görüntüler üzücü idi.

selsebil.jpg

İsterseniz bizim de o günlerde konu ile daha hemhal olduğumuz Selsebil’e kısaca şöyle bir değinelim.

Selsebilin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak Hemdem Said Çelebi zamanında (1814-1859), geçmişte Şeyh Dairesi diye bilmen, 1926 yılından beri de Kütüphane olarak kullanılan bölümün tam karşısına gelen ihata duvarının iç yüzünde imiş.

Abdüthalim Çelebi zamanında (1907-1925) Konya-Ereğlisi’nin Anbar Köyü’nden bulunup getirilen girlandlı üçgen şeklindeki Roma Devrine tarihlenen lahit kapağı ile, yeniden düzenlenmiş.

1958 yılında Mevlâna Müzesi’nin güney ihata duvarları yenilenirken, Selsebil buradan kaldırılmış ve şimdiki yerine nakledilmiş.

Sel Sebil'deki tek noktadan çıkan suyun, muhtelif çanakcıklara bölünmesi sonrada tekrar bir havuzcukta toplanması, insanın doğup çoğalmasını ve tekrar aslına dönüşünü temsil ediyormuş.

Malumunuz Cennetteki çeşmelerden birisinin adı da Selsebil'dir.

Şimdi merak edenler için sadece şu kadarını söyleyeyim. Selsebilin bir eski bir de şimdiki haline bakalım yorumunu ondan sonra yapalım.

KAYSERİ HAZRETİ MEVLANA VE SEYYİD BURHANEDDİN HAZRETLERİ

Bakın yine o günlerde Konya’yı Başkent’ten inanılmaz bir şekilde adeta yaşan dostum Doktor Ahmet, Kayseri’de yeni bir oluşumun Kayserili bir gazeteci tarafından nasıl değerlendirildiğini bizlerle paylaşarak kibarca bize “yeter artık uyanalım” diyordu.

“Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vuslat yıldönümü bir başka deyişle hakka yürüyüşünün yıldönümü yine bir dizi etkinliklerle anıldı.

Etkinliklerin ana temasını genellikle Mevlana’nın insan sevgisi oluşturuyor. Bu minvalde mesajlar ve konuşmalar yapılıyor ve ardından da düzenlenen semazen gösterisi ile programlar bitiriliyor. Yine de son yıllarda düzenlenen Mevlana’yı anma programları daha öncekilere nisbetle daha anlamlı ve içi dolu geçiyor. Özellikle Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez’in yaptığı konuşmalar gerçekten tam bir manifesto niteliğinde olan konuşmalar oluyor.

Burada bahsetmek istediğim konu Mevlana’nın anısına düzenlenen anma programları değil elbette. Çünkü bu programlar rutin olarak her yıl tekrarlanan programlar haline geldi. Benim bahsetmek istediğim konu, Kayseri olarak Mevlana’nın hocası olarak bilinen Seyyid Burhaneddin Hazretleri ile ilgili bir çalışma yapmamamız. Bununla ilgili geçtiğimiz yıllarda da bazı yazılar yazmış ve hatırlatmalarda bulunmuştum. Mevlana için Konya’ya her yıl binlerce yerli ve yabancı turist akın ediyor. Bu turist meselesi de değil elbette. Seyyid Burhaneddin’in görüşlerinin ve düşüncelerinin geniş kitlelere aktarılabilmesi torunları olarak bizlerin asli vazifesidir.

Türbesinin etrafında birtakım çevre düzenlemeleri yapıldı. Bazı dernek ve vakıflar faaliyet gösteriyor. Sabah namazlarından sonra güzel etkinlikler oluyordu hala devam ediyor mu bilmiyorum ama bu yapılanlar Seyyid Burhaneddin’in hatırlanması bakımından büyük önem taşıyor. Fakat bu tür faaliyetler artık basit ve sıradan kalıyor. Seyyid Burhaneddin’in uluslar arası çapta konuşulması ve ele alınması gerekiyor. Bu işi kim yapar, taşın altına elini kim koyar bilemiyorum. Ama şehir olarak Kayseri’nin artık bu vefayı göstermesi gerekiyor. Mevlana’nın görüşleri dil dile dolaşırken Seyyid Burhaneddin’in adından hiç söz edilmemesi bence üzüntü verici bir durum.

Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen ilim adamlarının buluştuğu ve Seyyid Burhaneddin ile birlikte Mevlana’yı da birlikte konuştukları bir uluslar arası sempozyumun Kayseri’ye yakışacağını düşünüyorum. Bunun bilim kurulunu da Kayseri’deki üniversitelerin rahatlıkla yapabileceğini düşünüyorum. Şu anda 4 tane üniversite var ama ses getirecek veya en azından adından söz ettirecek bir bilimsel toplantı yapılamıyor maalesef. Bunun büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

Mevlana Hazretleri ve Seyyid Burhaneddin Hazretleri insanlara sundukları engin dünya görüşleri ve hayat felsefeleri ile mutlaka üzerinde durulması gereken şahsiyetlerdir. Dünya üzerindeki birçok bilim adamının ilgisini çekmeleri boşuna değil elbette. Mevlana’nın Mesnevi’sini yakından uzaktan birçok insan ayrıntılı bir şekilde okuyup üzerinde düşünüyorsa ona ilham kaynağı olmuş, Seyyid Burhaneddin Hazretleri üzerinde de çalışma yapan bilim adamlarının bir araya gelerek onun görüşlerini de ele almaları gerekiyor.

Her ikisinde de var olan, yaratılanları yaratan da ötürü sevme prensibi, onların eşsiz bir insan sevgisi ile dolu olduklarının en önemli göstergesidir. Bu nedenle hem milletimiz ve gelecek nesillerimiz için onların yaşamlarını ve ilkelerini iyi bilmemiz ve araştırmamız büyük önem taşıyor.

Kayseri’nin en önemli değeri olan, manevi yapıtaşı olan en önemli şahsiyetlerden birisidir Seyyid Burhaneddin Hazretleri. Çok değil özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde Kayseri’nin Makarr-ı Ulemalar şehri olarak bilinmesinde elbette Seyyid Burhaneddin’den ilham alarak yetişen alimlerimizin büyük etkisi vardır. Cumhuriyet döneminde de kendilerini ilimleriyle gösteren birçok alim şahsiyetimiz oldu. Bu alimlerimizin camilerimizdeki vaazları her zaman ilgiyle takip edilir, sohbetlerine büyük ilgi gösterilirdi.

Biraz bu geçmişimize dönmemiz ve farklı alanlara kaymış olan ilgimizi bir nebze olsun ilim yoluna döndürmemiz gerekiyor. Bunun için samimi gayret, çalışmak, gayret etmek ve o mümtaz şahsiyetlere layık olmak gerekiyor. O değerli insanlar bizlere çok değerli eserler, çok değerli bir şehir bıraktılar. Onların manevi temelleri üstüne yükseliyor bu şehir. Bu şehrin manevi mimarlarını hatırlaması asla unutmaması gerekiyor. Umarım Konya’nın Mevlana’yı asla unutmadığı gibi bizler de Seyyid Burhaneddin Hazretlerini daha iyi hatırlama ve anma yollarını biran önce buluruz. Vesselam…”

………….

Haydi Konya….

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Gençliğimde aradığımı yaşlılığımda buldum, neylersin. Ya ben erken geldim ya sen geç kaldın vuslata, neylersin. Kader!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Evlerimizin bereketi annelerimizi üzmediğimiz zaman ADAM oluruz

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları