ÇOK İŞÇİ ÇALIŞTIRAN PATRONLARIN...

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 02:31
YAZI
A
 ÇOK İŞÇİ ÇALIŞTIRAN PATRONLARIN SURİYELİ İŞÇİ SIKINTISI

Haftanın ilk yazısında sadece cumartesi günü yaşadığım güzellikleri, dostlukları ve güzel insanlarla olan sohbetleri siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.

Önce, hâla anlayamadığım, bir türlü formülünü çözemediğim, her dinlediğim iş adamından farklı farklı yorumlar aldığım ekonomi ile ilgili bir gerçeği kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Malum son dönemlerde şehrimizde inanılmaz bir Suriyeli mülteci çokluğu var. Yediden yetmiş yediye denilen o klasik çoklukta çarşıda, pazarda, AVM’lerde, kaldırımlarda görmeye alıştığımız Suriyeli mülteciler meğer organize sanayilerde de işyerlerinin ve fabrikaların göz bebeği olmuş.

Hafta sonu 1. Organize Sanayideydim. Çok sevdiğim genç bir işadamı babasıyla çalıştığı fabrikalarında bir gerçeği öylesine saf ve şeffaf ifade ediyordu ki ne diyeceğimi şaşırdım. Şöyle ki, bu genç dostumuzun işyerine ilk defa gidiyordum. Ama fabrikanın hangi köşesine baksam Suriyeli mülteciler karınca gibi çalışıyorlardı. Genç dostumuz Suriyeli mültecilerle ilgili konuşmaya başlayınca babası Hacı amca önce rahatsız oldu daha sonra oğluna kaş göz işareti yaptı ama bizim genç iş adamı konuşmasını sürdürünce de Hacı amca Hasbinallah çekip odadan dışarı çıktı. Meğer 1. Organize sanayinde ve büyük atölyelerde kayıtsız olarak çalışan çok sayıda Suriyeli işçi varmış.İşverenler genel anlamda bu Suriyeli işçilerden memnunlarmış. Yani, bu Suriyeli işçiler belki de içlerinde bulundukları tarifi mümkün olmayan acı durumdan olsa gerek mesai istemiyorlarmış. Ne iş verilirse yapıyorlarmış. Servis gibi yemek gibi her işçinin en doğal hakkı olan hakları ağızlarına bile almıyorlarmış ve yine çok acıdır ki ne para verilirse ona razı olup çalışıyorlarmış. Kimse yanlış anlamasın ama bu savaştan kaçan çaresiz insanların cennet ülkemizde verdiği ekmek kavgasının bir örneği. Devletinden korkan, kul hakkını bilen, Allah korkusunu ise her an yaşayan bizim düzgün işverenlerimiz bu durumdan rahatsız. Çünkü sürekli olarak kaçak Suriyeli işçiler için ihbarlar yapılıyor ve dolayısıyla da fabrikalara kontroller yapılıyormuş. Bir diğer endişe ise yaşanılacak bir iş kazasında bu kazanın hesabının verilemeyecek kadar ağır yükümlülükleriymiş. İşte, bu genç iş adamı, hükümetin Suriyeli mülteciler için açtığı kapıdan tutun bu işçilerin aileleriyle şehrimizde barınmalarına maddi manevi tam destek verirken bir yandan da bize soruyordu. “Abi bu işçilerin yasal olarak çalışması için niye hiçbir çalışma yapılmıyor?”

HAŞİM HOCAYI ELLERİMLE BESLEDİM

Hafta sonu dostumuz Mehmet Han Çopur’un Meram’daki KahveHan’ın açılışındaydık. Çok açık ve net ifade ediyorum ki eğer beni zorla bu kafelere davet etmezlerse dünyamda kafe diye bir şey yoktur. Bizim millet de bu kafelere çılgınca nasıl saldırıyor onu da anlamış değilim. Ama dostlarımız davet ediyor yine dostlarımız böyle işletmeleri şehrimize kazandırıyor demek ki böyle bir gerçek var. İşte biz de davete icabet edip KahveHan’ın açılışına gitmiştik. Kapıda bizleri Mehmet Han Çopur ile Meram Belediye Başkanı Sayın Serdar Kalaycı karşıladı. İçeri girdiğimiz zaman ise gözüme bir anda arka masaların birinde tek başına sessizce oturan Kombassan Holding’in kurucusu bir dönemin fırtına ismi Haşim Bayram Hoca’yı tek başına gördüm. Bu satırdan sonra Haşim Hoca ile ilgili yapacağım yorumlar için yine kimse dananın altında buzağı aramasın. Haşim Hoca, Haşim Hoca iken Kombassan Türkiye’ye değil Avrupa’dan Afrika’ya yayılmışken şahıs olarak Haşim Hoca’nın hediye ettiği tek bir ajandanın dışında Kombassan Holding’in kuruşu cebime girmedi. Hiç unutmuyorum o ajanda da TGRT ve İHA’nın Güneşli’deki binasının yakınındaki Kombassan Kâğıt’ın merkezine gittiğim zaman hoca bana buraları gezdirmiş o anda da paketlenmekte olan sarı ajandalardan birini hediye etmişti. O günlerden bu günlere Kombassan Holding ile şahsi para işim olmadığı gibi Holding’e güvenip paramı da vermemiştim. Ama hocanın beynine olan saygımdan dolayı hep sevdim ve saydım. İşte, Haşim Hoca’nın da akrabası olan Mehmet Han’ın yeni işletmesine girdiğim zaman hocayı arkalarda tek başına görünce dayanamadım yanına gittim elini öptüm ve oturdum. Hoca, geçirdiği son rahatsızlıktan dolayı sağlıklı hareket edemiyordu. Bir ara, masanın üzerindeki Antep fıstığından yemek istediğini ama sağlık nedeni ile bunu ayıramadığını fark edince hemen izin istedim ve Antep fıstıklarını ellerimle tek tek açarak hocaya yedirmeye başladım. O anki mutluluğumu ve huzurumu inanın tarif edemem. Bu arada hocayı görüp de selam verip geçenleri de anlamaya çalışıyordum. Hoca hâla Kombassan Holding’in bir numarası olsaydı onlar bizim masanın yanından acaba yine böyle mi geçerlerdi? İşte, yalan dünya dedikleri insanlık buydu. Biz, hoca ile sohbetimizi ederken önce salona giren sonra da hocayı gördükten sonra millet gibi selam verip sallamak yerine hocaya sarılarak yanımıza oturan vekilimiz Sayın Hüseyin Üzülmez oluyordu. Hüseyin Üzülmez’in hocaya vefasını izlerken tabi biz de kaşınarak siyasetimizi birbirimizi deneyerek ve test ederek koyulaştırıyorduk. Sayın vekilimiz son yıllarda şehir politikasındaki yapısını 180 derece değiştirmişti. O, açık ve net politikacı gitmiş, susan, cümlelerini zamana yayan gizemli bir yapıya bürünmüştü. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim Tahir Başkan’ın Büyükşehir başkan adaylığını günler öncesinden Tahir Başkan’ı arayarak kendisine bildirip kutlamasından tutun da Van Valiliği yapan Aydın Nezih Doğan Bey’e kadar pek çok şeyi konuşmuştuk.Bunlar siyasetti ama Hüseyin Üzülmez’in sağlık yönünden rahatsız bir insana olan saygısı karşısında şapka çıkartıyordum. Sayın vekil yaptığı açılış konuşmasından sonra yine masamıza gelmiş, bizimle ve hocayla vedalaşmıştı. Teşekkürler Hüseyin abi. Bu hareketinle son zamanlardaki değişkenliğini bana bir kez daha gösterdin. Anacığımın bir sözü vardır. “Ben sizin gibi olmayacağım ama siz benim gibi olacaksınız”. Bir de ne derlerdi? “Düş de gör” Allah hiç kimseyi bulunduğu yerden aşağılara düşürmesin. Muhannete muhtaç etmesin.

Açılış töreninde bu arada Haşim Hoca’nın iki kızı ve bir damadı ile tanıştım. Damadının beyefendiliğine, kızlarının ise güler yüzlü sempatik ve babaları gibi akıl dolu olmasına şaşırmadım. Hele kızlardan birinin babasının gözlerinin içine bakarak “Babam bizim okumamızı çok istedi. 6 yıl İngiltere’de okudum” derken Haşim hoca kızının okuması ile ilgili cümleye giriyor ve karşısında oturan kızları ile gurur duyduğunu bir baba olarak hissettiriyordu. Açılışta yine onca güzelliğin arasında canımı sıkan bir yalnız ikili ise Konya ASKF Genel Başkanı ve Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın sağ kolu Remzi Ay ile yardımcısının o topluluk içerisinde yalnızlığıydı. Oysa bu insanlar son yıllarda Konya sporunun fırlama rampasıydı. Tabi çıkışta Ali Selvi Bey ve ekibi ile de kısa bir başkanlık yorumu yapıyorduk. O açılışta bayanlı erkekli genç ve yaşlı herkesle çok iyi bir elektrik kurarken, tek kesilen şartelin Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı olduğunu bir kez daha gözlerimle görüyordum. Sonuçta herkesten Allah razı olsun.

ALİ YEĞİN ABİMİZİ YAZMADAN GEÇEMEM

İşte cumartesi günü 2. Organize’de ziyaret ettiğim bir başka insan ise çok değerli abim iş adamı Ali Yeğin Bey’di. Bir suüre önce ciddi bir kalp rahatsızlığı geçiren Ali abim kendisini 6 ayda bir de görsem benim için tarifi mümkün olmayacak ölçüde değerlidir. Çünkü onun yüreğini, Konya sevdasını, Konya tutkusunu ancak bilen bilir. 3 yıl önce İstanbul’da eğitimini tamamlayarak dönen Junior Yeğin ve Ali abimle kısa, öz ve derin bir Konya sohbeti yapıyorduk. Tekrar tekrar söylüyorum. Konya’da son dönemlerde Ali Yeğin gibi samimi ve içten insanların sayısı azalıyor. Birileri buna dur demeli. Aksi halde Konya kaybeder.

ÖĞLE YEMEĞİNDE FATİH GÜNEŞ BEY’İN KONUĞU OLDUK

Bu, Koyuncu Fiat Genel Müdürü Fatih Güneş Bey’in bize kaçıncı daveti idi hatırlamıyorum ama yine davete icabet etmemek adına bir saat sonraki davet için verdiğim bir sözü yerine getiremeyerek Koyuncu’da idik. Fatih Bey genç yaşına rağmen son derece başarılı bir yönetici. Kendisi ile ikinci defa bir masada oturuyorduk. İlkinde sade kahve içmiş dertleşmiştik. Bu sefer yemekteydik. Bazı yerel basın mensupları ve reklam dünyasının 3-5 temsilcisi ile hem yemek yedik hem sohbet ettik.Dahası Fatih Bey’in yerel reklam dünyası adına yüzde yüz değil yüzde bin beş yüz haklı olduğu gerçekleri orada bulunan arkadaşlarımızın yüzlerine mertçe ifade etmesi biz gazeteciler için sıra dışı bir durumdu. Bir de Fatih Bey’in kredi kartları ile ilgili olarak yapılan yeni düzenlemenin yürürlüğe girmemesine rağmen kredi dünyası ve otomobil alacak insanların kilitlenmesi ile ilgili bir yorumu inşallah bu hafta içerisinde kendisini bizzat ziyaret ederek daha derinlemesine öğrenmeye çalışacağım.

Bugünlük sadece bunları paylaşıyoruz. Ama hafta içerisinde o yoğun cumartesi trafiğinin paylaşılması gereken bazı konularını da inşallah sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana mal eder.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Havaalanı yolunda trafiği tehdit eden yol düzenlemesini bir an önce tamamlayabildiğimiz zaman adam oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları