Selçuk Üniversitesi’nin kaliteli hocaları

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 19.05.2024 19:17
YAZI
A
 Selçuk Üniversitesi’nin kaliteli hocaları

Biz bu satırları yazmaya başlarken şehir daha tam olarak uyanmadı. Çünkü Zafer tramvay durağına gelirken bazı iş yerlerinin kepenkleri kapalı, bazı esnaflarımız ise işyeri temizliğindeydiler.

Bilinçli olarak yazıma erken başladım. Çünkü şu andaki ruh halimin ve motivasyonumun bozulmasından korkuyordum.

Dün güne yine Meram’ın at, araba geçmez sakin ve dar yollarında, harabe halindeki bakımsız kerpiç evlerin bahçelerindeki kuş seslerinin arasında başlamıştım. Üç dört gün bize yine kışı hatırlatan o kış soğuklarının ardından güneş yavaş yavaş şehri ısıtıyordu.

Şehir merkezine yaklaşırken önümde bir otomobil durdu. Direksiyondaki isim Selçuk Üniversitesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı Halûk Hadi Sümer Hoca idi.

Haluk Hoca’yı İletişim Fakültesi dekanı olduğu zaman tanımıştım. O süreçte başlayan bu tanışıklık öyle bir dostluğa dönüşmüştü ki şehir, üniversitesi, fakülte adına çok özel konularda bile ortak akıl adına hocamızla istişareler yapıyorduk.

Mesela yıllarca Rektör Prof. Abdurrahman Kutlu’ya, Rektör Prof. Süleyman Okudan Hoca’ya kızmıştım. Onları hep eleştirmiştim.

“Bizim bu rektörler niye İletişim Fakültesi’nin başına bir hukukçu, BESYO’nun başına veteriner, ziraatçı getirirler?” diye.

Ama zaman içerisinde hocalarımızın ne kadar doğru ve isabetli kararlar verdiğini yaşayarak görüyordum.

İşte uzun bir aradan sonra Haluk Hadi Sümer Hoca ile karşılaşmak, ona sarılmak onun yüzündeki tenindeki tüm olumlu ve tertemiz enerjiyi hissetmek beni öylesine etkilemişti ki. Haluk Hoca’dan ayrılıp yine yola düzüldüğüm anda hocanın tüm pozitif enerjisini içimde hissediyordum.

Haluk Hoca dört dörtlük bir yönetici, adil bir hukukçu, mükemmel bir eş ve eşsiz bir baba idi.

Allah bizlere Haluk Hoca gibi dostlarımızla birlikte olabilmeyi nasip etsin.

Haluk Hoca’yı düşünerek adımlarımı hızlandırırken bir gün önce bizi arayarak, “Uğur’cum gazetede misin ziyaretine geleceğim” diyen Kürşat Hoca aklıma geldi.

Prof. Kürşat Turgut Hoca da Rektör Süleyman Okudan Hoca’nın üç rektör yardımcısından birisi idi. 8 yıl boyunca kanı deli deli akan, o üniversite gençliğinin gazını alma, bu gençliğin deşarj olması yolunda en stratejik misyonu üstlenmişti.

Sadece üniversite değil, şehir bile Kürşat Hoca’nın duruşu, beyni, akademisyenliği, yüreği ile değil uzun saçları, giydiği botları ile uğraşmıştı.

Hiç unutmuyorum.

Selçuk Üniversitesi’ndeki devir teslim olayının ardından Kürşat Turgut Hoca rektör yardımcılığı görevinden ayrılmış Veteriner Fakültesi’ndeki mütevazı odasına çekilmişti. Bir dönem üniversitenin basketbol takımında hoca ile çalışan ve halen de Konyaspor yöneticisi olan bir abimiz o iki, üç sezonluk dönemde hep hoca ile çatışmıştı. İş ve spor adamımız hocaya gıcıktı yaa.

O da millet gibi hocaya hiçbir şey diyemez ise pantolonuna botuna bir kulp takıyordu. Yine gündemde basketbol takımı ile ilgili bir konu gelince bu abimiz bana döndü avuçlarını açtı ağzını doldura doldura,“Yaa Uğur Abi Kürşat Hoca da 40 okka …… varmış” demez mi?

O zaman acı acı güldüm ve “Aferiiiiiin sana. Aklın başına yeni mi geldi? Bana günah çıkarmayı bırak da git hoca ile bir helalleş” demiştim.

Kürşat Hoca, akademik çalışmaları ile ilgili olarak son aylarda İsviçre’de idi. Kürşat Hoca arada bir oralardan bizi arayıp basketbol takımı ile ilgili olarak bilgi alıyordu.

Kim ne derse desin Kürşat Hoca akademisyenliğinden adamlığına dört dörtlük bir hoca idi. Kıymetini zamanında bilenler bildi. Bilmeyenler için ise Bor’un pazarı(!) nı hatırlatmaktan başka bir şey diyemeyiz.

Kendilerinden söz ettiğimiz bu iki hocamız gibi üniversitelerimizde yüzlerce akıllı, çalışkan, dürüst, yürekli ve adam gibi adam hocalarımız var. Biz şehir olarak kendilerine doğru bir adım atıp elimizi uzattığımız zaman bakın o kenarda sessizce duran cevherler nasıl ortaya çıkacaktır.

Mesela Kürşat Hoca’nın İsviçre’den aramalarından söz ettik ya. Önceki gün de Chicago’dan Hüseyin Sarıköse abimiz arıyor kendisi ile Konya ve Konyaspor değerlendirmesi yapıyorduk. Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan iş adamı ve Konyaspor yöneticisi Hüseyin Abi iki ülke arasındaki zaman farkına rağmen okyanus ötesinden gönül köprüsünü kuruyordu.

Yine önceki gün Almanya’dan kuaför Kemal Çiçek arıyor, Konyalı kuaförlerin bu ülkedeki fuar çalışmalarını anlatıyordu.

Biz bu ruh hali ile bunları düşünerek yolumuza devam ederken bir baktık ki Zafer Tramvay durağının oralara gelmişiz. Alaaddin Tepesi’nin bu cenahına baktığımız zaman turuncu adamların karınca gibi çalıştıklarını, uzun süredir el atılmayı beklenen bu bölümün güzelleştirildiğini gördük.

Bu satırları yazarken Almanya’dan her gün bizi takip eden 15 yaşındaki Büşra Aybastı mesajında teşekkür ediyor ve “Abi senin satırların ile şu anda öyle mutluyum ki ağrılarım bile geçti” diyordu.      

Şu anda saat 10.44…

Bir bürokratımızı ve basketbol takımının başarılı antrenörü Halil Üner hocamızı ağırladık. İstanbul’danAntalya’ya gelen telefonlara baktık. Şehir içinden dostlarımızı dinledik. Yardım talep edenler için program yaptık.

Tüm bu güzelliklerin kaynağı da gönülleri yürekleri zengin hocalarımızın sayesinde oldu.

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ:

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Apartmanlarda ve işyerlerinde asansörleri temiz ve kurallara uygun kullanabildiğimiz zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları