Piri Reis Parkı’nın bitmeyen su sorunu

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 17.05.2024 03:48
YAZI
A
 Biraz ayaz olsa da pırıl pırıl güzel bir pazar gününde tüm okurlarımızın gönüllerinde bir tatil geçirmesini dileyerek bugünkü yazımıza başlıyoruz.

Önce bir okurumuzun Piri Reis Parkı’nda bir türlü bitmediğini iddia ettiği su sorununu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ayrıca okurumuz bu işten öyle yılmış olmalı ki sıkıntıyı fotoğraflarla da beslemiş.

Bakın okurumuz bu konuda ne diyor:

“Saygıdeğer Uğur abi,

Selçuklu bölgesinde Piri Reis Parkı’nda bir su arızası olan yer var. 2010 yılında açılan parkta açılıştan bu güne kadar 10 defa aynı yeri kazdılar diye size yazı göndermiştik. Sanıyorum  yazıdan sonra adamlar kızmışlar tekrar aynı yerde yine su arızası yaptılar.

Böyle bir vurdumduymazlık olabilir mi?

Yazık değil mi bu milletin parasına?

2-3 metrelik bir yerdeki üstelik parkın içindeki bir arıza 2 yıldır yapılamaz mı? Kazılan yerin fotoğrafları ilişikte sunulmuştur.

Bundan sonrada her kazıldığında çekip size göndereceğim. Mahalle sakinleri olarak bu konuya duyarlılık gösterdiğiniz için teşekkür ederiz”

img_1035.jpg

img_1039.jpg

………………..

BURUNDAN KIL ALDIRMAK

Sosyal medyada okuduğum ve çok beğendiğim bu hikâyeyi pazar tatilinden istifade ederek sizlerle paylaşmak istiyorum.

………………….

Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır.

İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder.

Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendi’nin baş ağrısı artarak sürer.

Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar.

Başka doktorlar çağrılır…

Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder.

Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler.

İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur.

Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır…

Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir.

Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir.

Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.

O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zürih’e gidilir.

Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.

Sonuç olarak:

Osman Efendiye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi’ye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir.

Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür.

Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.

Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi “Berber Mehmet” çağrılır.

Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.

Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın”

Bir bakar, “Hah” işte der.“Kıl dönmüş.”

Osman Efendi’nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker.

Ev halkı Osman Efendi’nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.

Berber Mehmet, Osman Efendi’nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.

Osman Efendi’nin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.

Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir.

Baş ağrısından ise eser kalmamıştır.

Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder.

Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir.

Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

BURNUNDAN KIL ALDIRTMAYANLARIN BAŞI ÇOK AĞRIYABİLİR…

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Kadınlar anlamak için değil sevilmek için vardır.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Mevlana Caddesi’ndeki kaldırımlarda bisiklete binmediğimiz zaman ADAM oluruz.

ETİKETLER:

Uğur ÖZTEKE

Uğur ÖZTEKE

Yazarın Diğer Yazıları